30 Ocak 2011 Pazar

ANILAR VE HUMUS

Humusla ilk tanışmam öğrencilik yıllarıma denk gelir.Çok değerli hocamla kurum stajı için Hatay Dörtyol'a gitmiştik.Çalışmaların ardından Harbiye' de yemeğe götürmüştü bizi canım hocam.Şelaler ve yemyeşil ağaçlarla çevrili masal gibi bir mekanda hayatımın en lezzetli, en güzel humusunu ve künefesini yemiştim.Her şey çok güzeldi.Ama o humus ve künefenin lezzeti hala damağımdadır.Bu güne kadar da henüz o lezzetlere yaklaşan olmamıştır.Keşke bir kaç kare fotoğraf olsaydı da sizlerle paylaşabilseydim. Ne güzel günlerdi... 


Evde bu humusu hazırlarken aklım hep o günlerdeydi.Onun etkisinden midir bilinmez çok lezzetli olmuş.Daha doğrusu şimdiye kadar yaptıklarım içinde, o günkü lezzete oldukça yaklaşan bir tada sahip olmuş.İnsanın böylesi güzel anılarının olması ne büyük mutluluk.Bana kazandırdığı değerler için sonsuz teşekkürlerimi iletiyorum saygıdeğer hocama ve hemen tarife geçiyorum.

Önerim pita ekmekleriyle tatmanız.Öyle yakıştılar ki birbirlerine...

Malzemeler

- 1 su bardağı haşlanmış nohut
- 1/2 su bardağı tahin
- 1/2 su bardağı ılık su
- 3 yemek kaşığı zeytinyağı
- 1 limonun suyu
- 2 diş sarımsak
- 2 tatlı kaşığı pul biber
- 1 çay kaşığı tuz
- maydanoz
- üzerine gezdirmek için zeytinyağı

Yapılışı
  1. Haşlanmış olan nohutların kabuklarını ayıklayın ve el blendırı ile ezin.
  2. Sarımsakları rendeleyin ve ezmekte olduğunuz nohutlara ekleyin.
  3. Tüm malzemeleri de ekleyip püre hale gelene kadar blendırdan geçirin.
  4. Elde ettiğiniz pürüzsüz karışımı servis tabağına alarak üzerine zeytinyağı gezdirin.İnce kıyılmış maydanozla süsleyin.Afiyet olsun.



28 Ocak 2011 Cuma

PİTA


Mutfak penceremde yağmur damlaları ve sukulentlerim.Ne güzel bir görsellik sunuyor yağmur bana.Şiddetli lodosun etkisi altındayız Bodrum'da bu gün.Meteorolojiye göre yarında aynı olacakmış hava.Benim en sevdiğim hava, yağmur ve lodos.Ama az önce anons geçti belediye " mecbur kalmadıkça Yalıkavak-Bodrum karayolunun kullanılmaması" diye.Anlıyacağınız yollar berbat durumda.

Mutfak bu günde çok mutluydu.Dünden haşlanan nohutların 1 su bardağı kadarının kabukları çıkarıldı ve humus yapıldı.Kalanı ise etli nohut yemeği olarak geldi akşam soframıza, Lübnan mutfağına ait pita ekmeği ile.


Malzemeler

- 15 gr instant maya
- 2 su bardağı + 2 yemek kaşığı un
- 1 tatlı kaşığı toz şeker
- 1 su bardağı ılık su
- 1 çay kaşığı tuz
- üzerine sürmek için süt

Yapılışı


  1. Un, maya, şeker ve tuzu bir kapta harmanlayın.
  2. Suyu yavaş yavaş ekleyerek yoğurun.Pürüzsüz, ele yapışmayan bir hamur olmalı.
  3. Hamuru 6 eşit parçaya bölün ve yuvarlayın.Hafif unladığınız düzgün bir yüzeyde merdane yardımıyla açın.Fazla büyütüp inceltmeyin.
  4. Açtığınız hamurun fazla ununu elinizle azaltın ve yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine dizin.Kalan hamur toplarınıda yanı şekilde hazırlayın.Nemli bir bezle üzerlerini örtün ve 30 dk mayalanmaya bırakın.
  5. Fırını 200 dereceye ayarlayın.Kabaran hamurların üzerine fırça ile süt sürün ve fırına verin.Üzerleri kızarınca fırından çıkarın ve servis yapın.
İtiraf etmeliyim ki humusla çok güzel oldular.Tarifi Lezzet dergisinden uyguladım.Ancak ben şeker miktarını oldukça azalttım.

Hepimize bol lezzetli hafta sonları...








27 Ocak 2011 Perşembe

CİĞER KAVURMA



Yoğun geçen 3 günün ardından sonunda mutfaktayım.Pazar  telaşıyla başladı bu gün.Her zamanki gibi erkenden alındı tazecik yeşillikler, meyveler ve eve gelindi. Bir güzel yıkanıp yerleştiler buzdolabının başköşesine.Ocakta haşlanmakta olan nohut, sobanın yanına mayalanmaya bırakılan poğaça hamuru ve mikserde karışan kek.Mutfakta bu gün bayram mı var ne:)





Sırasıyla fırını ziyaret ettiler kek ve poğaça hanımlar.Evi sardı misssssss gibi kokular.O da ne akşam yemeği vakti geldi çattı.Önceden alınıp dondurulmuş olan ciğer çıkarılmıştı dolaptan bir kaç saat öncesinden ki,  incecik doğransın.




Öyle uzun uzun anlatmanın alemi yok.Bakır saç ateşe oturtulur ve ısınması beklenir.Bolca fındık yağı eklenir ve kaynama noktasına gelince incecik doğranmış ciğer çıkar sahneye.Bir tutam karabiberle süslenen ciğer, kavrulana kadar yavaş yavaş karıştırılır.Bu sırada yarım halka doğranan soğan tuzla ovulur ve servis tabağına alınır.Üzerine  yerleşiverir  kavrulmuş olan ciğer.Yanında bol roka, limon.Daha ne bekliyorsunuz buyrun sofraya, soğumadan.



Pazara gidip de  nergis almamak mümkün mü acaba?...



24 Ocak 2011 Pazartesi

SEVGİNİN ÖNÜNDE

Yoğun bir hafta sonuydu.Minik yeğene(minyatür hanım) verilmiş bir söz vardı aylar öncesinden.Doğum gününe ne istersin, sana ne alalım sorumuza cevabı "pembe pasta"olmuştu.Başka bir şey istemiyordu.Çünkü onun herşeyi vardı.Bu geçen bir ay süresinde, her gördüğünde hatırlattı "pembe pastasını".Pembe isteyince pastasını bizim minyatür,  şeker hamuruyla yapmaya karar verdim.Bir çok pasta yaptım bu güne kadar ama şeker hamurlu pasta hiç yapmadım.Bu ilk oldu.

Bir kaç yıl önce Emel Başdoğan'ın Pasta Yapımı kitabı almıştım.Ancak malzemeleri Bodrum' da bulma imkanım olmadığını fark edince hiç başlamadan kapattım o sayfayı.Kısmet bu güneymiş.Minyatür hanım o küçük yüreğiyle istemiş pembe pastasını  yapılmaz mı hiç.


Eldeki imkanlarla böyle bir pasta çıktı ortaya.Ben çok keyif aldım yaparken.Ama en büyük keyfi minyatür hanım, pastanın etrafını uç uç böceği gibi arşınlarken aldım.Ne kolay minik bir yüreği mutlu etmek.Bir o kadar da kolay kırmak umutlarını...



 Öyle sevdi ki Hello Kitty sini.Bırakmadı kimselere...



SEVGİNİN ÖNÜNDE

Bütün insanları dostun bil, kardeşin bil kızım
Sevincin ürünüdür insan, nefretin değil kızım
Zulmün önünde dimdik tut onurunu
Sevgini önünde eğil kızım.
                         
Demiş Ataol Behramoğlu.Kısa ve net anlatmış yapmamız gerekeni.Çocuklar bizim yarınlarımız.Onlarla yaşarken attığımız her adımın, sarf ettiğimiz her kelimenin muhakemesini dikkatlice yapmalıyız.Bizim her hareketimiz onların kişiliklerinin yapı taşlarını oluşturuyor çünkü.Biz onları dürüst, adaletli, hakkını arayan ,güveni tam bireyler olarak yetiştirmeliyiz ki, gelecek de Uğur Mumcu' lar katledilmesin.


Bu gün Uğur Mumcu'nun öldürüldüğü gün.Ve 24 Ocak 1993' den bu güne hala faili meçhul.Ne acı...

21 Ocak 2011 Cuma

ÇİKOLATALI BİSCOTTİ

Saat keyif vaktini gösteriyor şu anda.Tüm dünya işlerinden ve düşüncelerinden uzaklaşarak hayallere dalma zamanı.Fonda çalan müzik " Mehmet Refik Kaya - RUHNÜVAZ" albümü. Bir fincan koyu kahvenin yanına eşlik etmekte çikolatalı biscotti .Şimdi ruha dokunma vakti...






Malzemeler


- 1 su bardağı toz şeker
- 1/2 su bardağı mısır özü yağı
- 25 gr tereyağı
- 3 yumurta
- 4 su bardağı un
- 1/2 paket kabartma tozu
- 1 paket vanilya
- 2 yemek kaşığı kakao
- 1,5 çay bardağı dövülmüş antep fıstığı
- 1 çay bardağı kuru üzüm
- 80 gr bitter çikolata

Yapılışı



  1. Şeker , yağ ve yumurtaları mikserle çırpın.
  2. Un, kakao ve kabartma tozunu ayrı bir yerde eleyin.Yumurtalı karışıma ekleyip pürüzsüz bir hamur eldene kadar yoğurun.
  3. Küçük küçük parçalara böldüğünüz çikolatayı, antep fıstığını ve kuru üzümü hamura ekleyip homojen bir karışım elde edene kadar yoğurun.
  4. Hamuru 4 eşit parçaya ayırın ve her birini silindir şekline getirmek için düzgün bir zeminde yuvarlayın.İstediğiniz ebatlara ulaşınca üstünden hafifçe elinizle bastırarak düzleştirin.Yağlı kağıt serilmiş olan fırın tepsisine dizin.
  5. Önceden ısıtılmış 190 derece fırında kızarana kadar pişirin.Fırından çıkarıp ılımaya bırakın.
  6. Ilıyınca 1 cm'lik dilimler halinde kesin ve tekrar tepsiye dizin.190 dereceye ayarlı fırında kızarana ve gevreyene kadar pişirin.
  7. Soğuyunca servis yapın.
Not:Ben büyükçe 1 adet silindir yaptım bu sefer.Ama genelde 4 adet yaparım.O zaman dilimler daha küçük oluyor ve şık duruyor.

19 Ocak 2011 Çarşamba

GÜVEÇTE KURU FASULYE



Başlı başına bir ziyafettir kuru fasulye yemeği.Fakirinden zenginine tüm insanımız için değeri büyüktür.Milli yemeğimizdir.
Geçen yıla kadar Orta Amerika kökenli bir sebze olduğu ve Amerika'nın keşfinden sonra Avrupa ve Anadolu'ya yayıldığı düşünülüyordu.Ancak Gümüşlük'te devam eden Antik Myndos Kenti kazılarında , Tavşan Adasında ortaya çıkarılan mezarlarda 1600 yıllık kuru fasulye bulundu. Kazı başkanı Prof.Dr. Şahin  "bu buluntuyla fasulyenin kökeni olarak artık Güney Amerika ya da Orta Amerika yerine Anadolu'yu da göz önünde bulundurmak, diğer bir ifadeyle fasulyenin Atlantik ötesinden dünyaya yayılan bir bitki olmadığını söylemek mümkün.Burada yaptığımız keşiflerden bunu rahatlıkla söyleyebiliriz"demiştir.
Ülkemizde bay bayan herkes, iyi kötü yapabilir kuru fasulye yemeğini.Ama ben hazır yapmışken sizlerle paylaşmak istedim.Tereyağlı pilav ve turşu ile servis yapmayı ihmal etmeyin sakın.


Malzemeler

- 1/2 kilo kuru fasulye
- 1 adet büyükçe soğan
- dilediğiniz miktarda sucuk veya pastırma
- 1 yemek kaşığı salça
- 1 tatlı kaşığı pul biber
- 1 adet acı kuru biber
- zeytinyağı, fındık kadar tereyağı
- karabiber, deniz tuzu

Yapılışı


  1. 1 gece önceden ıslatmış olduğunuz fasulyeyi düdüklü tencerede 20 dk haşlayın ve süzün.
  2. Doğramış olduğunuz soğanları tavada az zeytinyağında karamelleşene kadar kavurun.
  3. İnce ince doğranmış sucukları soğanlara ilave ederek kavurmaya devam edin.Salçayı da ekleyip 5-10 dk pişirin.
  4. Güveçde kuru fasulye ve salçalı sosu karıştırın.Baharatları,  tereyağını ve üzerini geçecek kadar sıcak suyu da ekleyip kapağını kapatın.Odun ateşinde 20-30 pişirin.
  5. Odun ateşinde pişirme imkanı olmayanlar bu aşamayı fırınlarında yapabilirler.Ya da yakınlarındaki bir ekmek fırınında pişirtebilirler.Afiyet olsun.





17 Ocak 2011 Pazartesi

SARMISAKLI HALKA EKMEK

Pazar günü hava öyle güzeldi ki bahar gelmiş sandık.Hava bu kadar güzel olunca kahvaltı yeri bahçe ya da balkon olur.Balkona hazırlandı kahvaltı sofrası.


Sade ama lezzetli.Pazar kahvaltılarımızın vazgeçilmezi semaverde demlenmiş çay kuruldu başköşeye.

semoş

Bu pazar kahvaltısının en leziz konuğuydu "sarmısaklı halka ekmek".Sabah ilk iş hamuru mayalamak oldu.Sonra kahvaltı hazırlıkları ve fırından çıkıveren sıcacık ekmekler.

sarmısaklı halka ekmek

Bu tarif  " Tijen İnaltong-Her Güne Bir Yemek" kitabından.Canım kardeşim hediye almıştı benim için, ne kadar çok istediğimi bilerek.Bir çok tarifi denedim kitaptan ve hepside çok güzel oldu.'Acaba bu gün ne pişirsem' derdine düştüğüm anlarda açar bakarım hemen,o günün tarihiyle.Çünkü kitapta adından da anlaşılacağı üzere her günün tarifi ayrıdır.


Eee Tijen hanımın kurslarına gidemiyoruz ama kitapları yetişiyor her yere:) Sarımsaklı halka ekmek koca kitaptan bir tarif sadece.Bence yemekle alakası olan herkesin elinin altında olmalı "Her Güne Bir Yemek".

Malzemeler

Hamur için

- 125 ml süt
- 1 tatlı kaşığı toz maya
- 1/4 tatlı kaşığı toz şeker
- 1/2 tatlı kaşığı tuz
- 1 çay kaşığı kekik
- aldığı kadar un(yaklaşık 2 su bardağı)

Sarmısaklı tereyağı için

- 50 gr tereyağı
- 1 diş sarmısak
- 2-3 dal ince doğranmış maydanoz
- isterseniz kırmızı pul biber ve sevilen baharatlar

Yapılışı
  1. Maya ve şekeri ılık sütle karıştırıp, 10 dk mayalanmasını bekleyin.
  2. Aldığı kadar un ,kekik ve tuzu ekleyerek, ele yapışmayan yumuşak bir hamur elde edin.
  3. Hamurun üzerini örtüp , 2 katı büyüklüğe ulaşana kadar dinlendirin.
  4. Oda sıcaklığında beklemiş tereyağını ezilmiş sarmısak ve baharatlarla karıştırıp, bir kaseye alın.Dilerseniz folyaya sararak rulo şeklide verebilirsiniz.
  5. Mayalanan hamuru hafifçe yoğurup, cevizden biraz büyükçe parçalar koparıp yuvarlak şekil verin.
  6. Düzgün bir halka yapabilmek için hamurları su bardağının etrafında dizebilirsiniz.
  7. Halka haline getirdiğiniz hamurları  170 dereceye ısıttığınız fırına koyun.
  8. Hafifçe kızarmaya başlayan halkalara hazırladığınız tereyağından sürün ve tekrar fırına koyun.İyice kızarana kadar pişirin.
  9. Fırından çıkarıp hazırladığınız tereyağıyla servis yapın.Afiyet olsun.
Not:Ben tereyağını sarmısak ve taze kekikle hazırladım.

Midemiz bayram ederken gözünüzün gördüğü...


                Şero' nun güneş keyfi

ve güneş sonrası güzellik uykusu

Herkes için güzel bir hafta olması dileğiyle.

16 Ocak 2011 Pazar

PORTAKALLI VE HAŞHAŞLI KEK

Portakalın lezzetli ve bol olduğu bu zamanlarda yapmasaydım böyle bir keki, çok üzülürdüm doğrusu.Ben keklere portakal ve limonun aromasını çok yakıştırırım.Revaniyi unutmamak lazım.Öyle severim ki bazen fazla kaçırıp uyarı aldığım olur, "bu fazla mı limonlu-portakallı olmuş" diye.Ama bu kekin ölçüleri tam kararında.Hele ağzınızda hissettiğiniz haşhaşların çıtırtısı....




Malzemeler


- 185 gr tereyağı
- 220 gr toz şeker
- 125 ml portakal suyu
- 3 yumurta
- 60 ml süt
- 50 gr haşhaş tohumu
- 1 adet portakalın kabuğu
- 300 gr un
- 1 paket kabartma tozu

Şurup için


- 220 gr toz şeker
- 180 ml portakal suyu

Yapılışı

  1. Tereyağı ve toz şekeri mikserle çırpın.
  2. Yumurtaları ve portakal kabuğu rendesini de ekleyip mikserleyin.
  3. Süt ve haşhaşları da karışıma ilave edin.
  4. Unu eleyin ve kabartma tozu ile karıştırıp sıvı karışıma ilave edin.1-2 dk mikserle karıştırın.
  5. Hamuru yağlı kağıt sermiş olduğunuz kek kalıbına aktarıp, önceden 180 dereceye ısıtılmış fırında 35 dk pişirin.
  6. Keke pişerken şurup için toz şeker ve portakal suyunu karıştırıp kaynatın.
  7. Keki fırından çıkarın ve sıcak şerbeti üzerine dökün.Soğuyunca servis yapın.

14 Ocak 2011 Cuma

KREM KARAMEL



Çok pratik, bir o kadarda lezzeti bol bir tatlıdır.Bir çok krem karamel tarifine kıyasla içinde yumurta yok desek yeridir.Bence tam bir diyet tatlısı özelliğinde kendileri.Vaktiniz dar ve fazla uğraşmak istemiyorsunuz. Ama canınız da tatlı yemek istiyorsa tam size göre bir tarif ,deneyin göreceksiniz.



Malzemeler


- 1 kg süt
- 1 adet yumurtanın sarı
- 1.5 kahve fincanı buğday nişastası
- 1 su bardağı toz şeker
- 1 paket vanilya

Karamel için


- 8 çorba kaşığı toz şeker
- 1 çorba kaşığı su

Yapılışı

  1. Tüm malzemeyi çelik tencere alıp karıştırın.
  2. Kaynayana kadar yüksek ateşte karıştırarak pişirin.Kaynadıktan sonra 10 dk daha pişirip, ocağı kapatın.Tencerenin kapağını kapatın ki üzeri kaymaklanmasın.
  3. Küçük çelik bir tavaya 8 kaşık şeker ve 1 kaşık suyu koyup, orta ateşte karamelleştirin.
  4. Karamel kaplarınızı soğuk suyla çalkalayın.Kurulamayın.Bu işlem tatlının kalıptan daha kolay çıkması için gereklidir.
  5. Hazırladığınız karameli kalıpların dibine eşit olarak dağıtın ve soğumadan muhallebiyi dökün.Mümkünse 1 gece buzdolabında bekletin.
  6. Kalıbı tatlı tabağına ters çevirin ve üzerine dövülmüş fındık serpiştirip servis yapın.Afiyet olsun.


12 Ocak 2011 Çarşamba

KLASİK EKMEK

Bu gün yağmur var Bodrum' da.Sakin bir yağmur,durgun.Doğa temizleniyor damla damla.Ruhum temizleniyor yağmurla sanki.Ne büyük bir mutluluk veriyor yağmur bana bilemezsiniz.Dışarıda yağmur,fırında pişen ekmek ve evi saran büyüleyici koku...

Bu tarif  yeni aldığım yemek kitabım "Çıplak Şef-Jamie Oliver" dan.Ben ölçüleri 1/2 oranında azalttım.Aşağıda yazdıklarım benim kullanmış olduğum ölçülerdir.




Malzemeler

- 15 gr yaş maya
- 15 gr bal
- 312 ml ılık su
- 250 gr tam buğday unu
- 250 gr irmik
- 15 gr tuz
- fazladan serpmek için un ve irmik

Yapılışı


  1. Maya ve balı ılık suda çözün.
  2. Temiz ve geniş bir yüzeyde veya genişçe bir kasede unu, irmiği ve tuzu karıştırın.Ortasında bir havuz oluşturun.
  3. Mayalı karışımın tamamını bu havuza dökün.Yavaş yavaş karıştırarak unu mayalı karışıma yedirin.
  4. Hamuru 5 dk yoğurun.Yoğurma işlemi hamurun içindeki glutenin yapısını sağlamlaştıracaktır.Hamur elinize yapışacak olursa az miktar unla elinizi ovup temizleyin.
  5. Eğer güçlü bir miksere sahipseniz buraya kadar olan kısmı mikserlede yapabilirsiniz.
  6. Elinizi ve hamurun üzerini unlayın, hamura yuvarlak bir şekil verin ve bir tepsiye yerleştirin.Üstünü nemli bir bezle örterek 2 katı büyüklüğe ulaşana kadar dinlendirin.Bu işlem 1 saat kadar sürecektir.
  7. Hamur iki katı kabardığında, yumruklayarak 1 dk süreyle tekrar yoğurun.
  8. Hamura dilediğiniz şekli verin.Tekrar 2 katı kabarana kadar dinlendirin.
  9. Yeteri kadar kabaran hamuru fırın tepsisine yerleştirin.225 dereceye ısıtılmış fırında 20-25 dk pişirin.
  10. Ekmeğin tabanına vurarak pişip pişmediğini anlayabilirsiniz.Tok bir ses geliyorsa pişmiş demektir.
  11. Ekmeği tel ızgaranın üzerine alıp soğumasını bekleyin ve afiyetle tüketin.


11 Ocak 2011 Salı

KARALAHANA YEMEĞİ

Karalahanayı ilk defa Yalıkavak'da bir restoranda yemiştim..Çok uzun sürmedi Kısa bir süre açık kaldı ve sonra kapandı.Oysa yemekleri çok hafif ve lezzetliydi.Bir öğle arasında denk geldim karalahana yemeğine ve bayıldım.Ben tekrar yemek için gittiğimde çoktan kapanmıştı.Tabi öyle olunca da iş başa düştü.Damağımda kalan lezzetlerden çıkarabildiğim kadarıyla bir kaç deneme yaptım.Biraz da araştırdım kitaplarımdan.Sonunda böyle bir yemek çıktı ortaya.Tadanlar çok beğendi.Ben de memnun kaldım sonuçtan.Ancak o iş yorgunluğunda öğle arası yediğim yemekten oldukça farklı bir lezzet çıktı ortaya.Bakalım sizlerde beğenecek misiniz?



Malzemeler


- 2 bağ karalahana
- 1 adet kuru soğan
- 3 adet tavuk kalça
- 1 tatlı kaşığı köri
- 1 yemek kaşığı salça
- 1 avuç pirinç
- 1 avuç bulgur
- 2 yemek kaşığı zeytinyağı
- karabiber, pulbiber

Yapılışı

  1. Yıkayıp, doğradığınız karalahanaların  kalın kısımları yumuşayana kadar haşlayın.
  2. Başka bir tencereyi ısıtın, yağı ve soğanları koyup karamelleştirin.
  3. Minik minik doğranmış tavukları tencereye alıp kavurun.Köriyi ekleyin ve karıştırın.
  4. Salçayı ve baharatları da tencereye alıp, karıştırın.
  5. Haşlanmış olan karalahananın suyunu süzüp salçalı karışıma ilave edin.Üzerine sıcak su ekleyin.
  6. Yıkanmış pirinç ve bulguru tencereye alın .
  7. Piriçler pişince ocağı kapatıp,servis yapın.Afiyet olsun.

10 Ocak 2011 Pazartesi

PAZAR KAHVALTISI

Pazar sabahı kısa bir yürüyüşle başladık güne.Bu yürüşten bir kaç kare:



Doğal sıklamenler .Henüz o güzelim çiçeklerini açmamışlar ama böyle bile görülmeye değerler.


Soğuğa inat açıveren bahar çiçeği papatya.Hoş Bodrum hiç bir mevsim papatyasız kalmaz aslında.Papatyaları çok seven arkadaşlar, umarım yüzünüzü gülümsetmiştir bu foto.


Bu arkadaş da yazın verir meyvelerini.Ama bir kaç tanesi saklamış kendini kışa ve onları gören şanslılara, afiyetle yesinler diye.



Ve  o dayanılmaz kokusuyla başımı döndüren limon çiçeği...

Evet arkadaşlar yürüyüş çok güzeldi.Üstüne de öyle güzel bir kahvaltı yaptık ki....Yolunuz bir gün Bodrum' a düşerse, Yalıkavak Gökçebel' deki bu bahçeye uğramadan geçmeyin sakın haaaa.......Yalnız randevu almayı unutmayın.Çünkü yazları çok kalabalık oluyor ve yer bulmak mümkün olmuyor.

Kahvaltıda  sunulan her şey el yapımı ve tüm sebzeler dalından yeni koparılıp geliyor sofranıza.Hele o reçeller, hele o reçeller say say bitmez.Ben öyle büyülenmişim ki fotoğraf çekmek bile aklıma her şey bittikten sonra geldi, affoluna.


Mis gibi köy tereyağı, köy yumurtası, bahçeden zeytinler...Su böreği, kabak böreği,bazlama,sarma,kabak çiçeği dolması....saymayla bitmez soframıza gelenler.Daha siz oradayken pişiyor hepsi, sıcak sıcak , dumanı üstünde ve mis gibi kokusuyla.Hiç durmayın ,şöyle bolca alın tereyağını ,açıverin bazlamayı;  şimdi buluşma zamanıdır ikisinin.1-2 sn  yeterli bazlamanın aşkından erimesi için tereyağının.İşte şimdi sıra sizde;  afiyetle bu lezzeti tatma zamanı.....

kabak böreği

su böreği

sarma

bazlama

tere,roka,yeşil biber(bahçede ne varsa)

tüm o güzelliklerin piştiği ocak

ve fırın

börek olmayı bekleyen kabaklar


Nasıl ulaşabilirsiniz: 


Kışları sadece Pazar günleri açık oluyor.Ama yazın devamlı açık.Randevunuzu alın ve mutlaka gidin.

7 Ocak 2011 Cuma

KAĞITTA BİBERİYELİ BONFİLE

Perşembe günü oldukça yoğun bir gündü.Bir yandan pazar telaşı, bir yandan ofisteki işler... diğer yanda ise "bel okulu".Evet "bel okulu" yanlış okumadınız.İnsana ilk başta garip geliyor.Bir fizyoterapist eğitmenliğinde başladık dün ilk derse.

Belimizi korumayı , güçlendirmeyi amaçlıyor dersler kısaca.Gün içinde hepimiz farkında olmadan öyle hatalı hareketler yapıyoruz ki omurgamızın zarar görmesine sebep oluyoruz.İşte bunu önlemek için neler yapmamız gerektiğini öğreniyoruz bu derslerde.Belimize gün içinde binen yükü nasıl minimuma indirebiliriz sorusunun cevabını ve omurgamızı güçlendirmek ,aynı zamanda da rahatlatmak için yapmamız gereken basit ama bir o kadar da önemli egzersizleri öğreniyoruz.

Oturur pozisyonda belimize, ağırlığımızın 3 katı yük, ayaktayken 2 katı yük ve yatarken de en az yükü yüklediğimizi öğrendiğimde çok şaşırdım.Vaktimizin çoğunu oturarak geçirdiğimizi düşünürsek kendimizi ne kadar da çok zorluyoruz.Çözüm doğru egzersizleri yapmakta yatıyor.Yani kendimizi bakıma almamız da.

Bel okulu bir aylık bir programdan oluşuyor.Bakalım daha neler öğreneceğim ve tabi sizlerle paylaşacağım.Belki sizin bulunduğunuz şehirlerde de vardır böyle programlar.Dikkat kesilmekte fayda var bence.

Gelelim yemeğimize yeni yıl bana çok uğurlu geldi.Her şeyiyle yeni bir yıl  oldu.Bunlardan biride yeni fırınım.Dün tüm koşturmacanın arasında yemeği bahane edip ilk denemeyi yapıverdim.Sonuç mu:  bayıldım desem:)Bir de kek yapıp demek gerek.







Malzemeler


- 350 gr dana bonfile
- 4 diş sarımsak
- 1 çorba kaşığı taze biberiye
- 1 tatlı kaşığı karabiber
- 1 çay kaşığı pul biber
- 1 kahve fincanı zeytinyağı
- 8-10 adet arpacık soğan
- deniz tuzu

Yapılışı


  1. Etin sığacağı büyüklükte bir kaba doğramış olduğunuz sarımsakları, biberiyeyi, zeytinyağını ve kalan baharatları ekleyip karıştırın.
  2. Kasabınıza etin sinirlerini aldırmayı unutmayın.Hazırlamış olduğunuz sosun içine eti koyun ve her tarafına dağılmasını sağlayın.
  3. Eti buzdolabında mümkünse 1 gece dinlendirin.
  4. Dinlenmiş olan eti ısıttığınız çelik tavaya koyun.2-3 dk bekleyin, etin diğer yüzünü çevirin.Et tavadan ayrılmıyorsa zorlamayın.Henüz yeterince kızarmamış demektir.Kızardığında kendiliğinden tavayı bırakacaktır.Etin tüm yüzeyine aynı işlemi uygulayın.Bu şekilde eti mühürlemiş oluyoruz.Yani tüm suyunu içine hapsetmiş oluyoruz.


Mühürlemiş olduğumuz etin görüntüsü
         5.   Eti sosuyla birlikte yağlı kağıda alıyoruz.Soğanları da ekleyip kağıdı hava almayacak şekilde kapatıyoruz ve fırın tepsisine yerleştiriyoruz.
         6.   210 dereceye ısıtılmış fırında 45 dk pişiriyoruz.Az pişmiş sevenler için 30 dk yeterli olacaktır.
         7.   Servis tabağına alıp, dilimleyerek servis yapın.


    Dilerseniz et için hazırladığınız sosun aynısını küçük patatesler için hazırlayıp,patatesleri de yağlı kağıda sararak pişirebilirsiniz.Etin yanında güzel bir garnitür oluyor.


    Afiyetle...