26 Kasım 2015 Perşembe

KIŞA VE SİZLERE MERHABA KEKİ

TAHİNLİ PEKMEZLİ KEK
KIŞA MERHABA KEKİ
MERHABA


Son yazımı doğum günümde yazmışım. Buralara uğramayalı 5 ay olmuş. Zor , sıkıntılı, yorucu, bıkkın, karmakarışık bir 5 ay...Hayatımda herkesten uzak olmak istediğim bir 5 ay. Herşey  12 Haziran sabahı kendimi kırgın hissetmemle başladı.Bir nezle, grip ardından eklenen faranjit ve sinüzit. Aaaa bensiz olmaz diye koşarak ve bağırarak gelen çılgın migren atakları...Biliyorum bunlar 5 ay sürer mi diye düşünüyorsunuz ; inanın bunu bende çok düşündüm. Öyle ki "benim bi hastalığım var ve doktorlar anlayamıyor galiba" bile dedim içimden zaman zaman. Anladım ki insanın yüreği kırgın olunca vücut kırgınlığını yenemiyormuş kolay kolay.Ara ara toparlasam da kendimi ülkenin hali, yaşanan onca tatsız şey, elimi uzatıp kurtaramadığım insanlar, ölenler, sırlar, arkadaşların sorunları öyle bir çöküyormuş ki insanın omuzlarına ruh yorgunluğu vücuda hastalık olarak geri dönüyormuş.Oysa insan hiçbir şeyi takmamayı biraz olsun başarabilmeliymiş ve insan herkese yetemezmiş.Nasıl yetsin ki henüz sihirli değnek icat olunmadı! İnsanın umudu kalmayınca olmuyormuş, olduramıyormuş bir türlü...Hal böyle olunca da yazmak istenmiyormuş; satır aralarına saklanmasın bu kötü şeyler, umutsuzluk diye. Anlık paylaşımlar instagram aracılığıyla kolayca yapılabiliyormuş çünkü umutsuzluğun ve kırgınlığın saklanabileceği paragraflar zaten yokmuş orda, satır araları ise rahatlıkla kurtarılabiliyormuş. Ama işte blog yazmak ...  kendini maskelemeyi başaramadığın bir yermiş.


Nefes aldığımız sürece öğrenmeye devam ediyoruz.Yaralanmayı, kırılmayı, düşmeyi, iyileşmeyi, ayağa kalkmayı, başedebilmeyi, herkesin kendince haklı olduğunu, kimsenin yüzde yüz haksız olmadığını ve uçan kuşların kanadından savrulan incecik tüylerine takılan bebek umutları yakalayabilmeyi.Çünkü insanoğlu umudu olmadan yaşayamaz.


Biz hepimiz iyiyiz ailecek.Bu yaz ıhlamurum ilk defa çiçek verdi ve yıllardır açmayan mum çiçeğim çılgına bağladı:) Künar ağacım ilk meyvelerini bu yaz verdi:)Ve ben hala domatesimi-biberimi bahçemden topluyorum. Şero hala böyle şebeklikler yapıyor bizi görünce:) 


Biz...tam 21 yıldır gözlerinde kendimi gördüğüm adamla iyiyiz.O zaman yazabiliriz:)


2gün önce instagramda paylaşmıştım bu keki. Bloga bununla dönmemin müsebbibi çocukluk arkadaşım, canımm Nurhan'ım. Kekin tarifini yazıp kendimle birlikte İstanbul'a götürmemi dilemiş.Ben de kıyamadımçok  beklemesin  istedim bloga yazayım dedim:) Anneler: bu kek tam sizin gözbebeğiniz çocuklarınız için biçilmiş kaftan besleyici, sağlıklı...daha ne olsun dii mi ama:) 

Malzemeler
- 3 yumurta
- 140 gr tereyağı ( eritilip, soğutulmuş )
- 1 su bardağı toz şeker 
- 1 su bardağı yoğurt
- 3/4 su bardağı tahin
- 1 su bardağı dövülmüş ceviz
- 3 su bardağı un
- 1 paket kabartma tozu
- 1/2 su bardağı pekmez


Yapılışı
  1. Yumurtaları ve toz şekeri mikserin yüksek hızında 5 dk kadar çırpın.
  2. Sırasıyla tereyağı, yoğurt ve tahini ekleyip orta hızda çırpmaya devam edin.
  3. Un ve kabartma tozunu eleyin ve yavaş yavaş sıvı karışıma ekleyerek çırpın.
  4. Dövülmüş cevizleri ekleyip spatula yardımıyla karıştırın.
  5. Pekmezi ekleyin ve spatula ile bir tur karıştırın.Yani homojen bir karışım olması için çaba harcamayın.Pekmez kek karışımına karışmasın:) uçsun ama koşmasın misali:))))
  6. Yağlanmış kek kalıbına aktardığınız karışımı 180 dereceye ısıtılmış fırında 30 dk pişirin. Olur da keki fırına verince elektrikler kesilirse ( benim öyle oldu ) ilk 10-15 dk'yı atlattıysanız fırının kapağını açmayın.Süre sonunda pişmiş oluyor.Size de afiyetle sevdiklerinizle tüketmek düşüyor.

Demiş Halil Cibran .Beni çok etkilemişti bu sözler , paylaşmak istedim.Yüreğinizden umudunuz hiç ama hiç eksilmesin efendim.


Bu güzel kırçiçeği demeti sayfama uğrayan, mesaj bırakan, merak eden ya da etmeyen, bi bakıp çıkan, tariflerden denemeler yapanlara gelsin.Umutla kalın, mutlu kalın.
Yazar caferengigul.blogspot.com
 H.GÜLHAN ÖZ ÖZER