29 Ekim 2012 Pazartesi




Yazar caferengigul.blogspot.com

24 Ekim 2012 Çarşamba

NEREDE O ESKİ...


 
 Ben aslında kendimi hiç zamanımızın insanı olarak hissetmedim.Aklım hep eski zamanlarda takılı.Ne şanslıymış o zamanlarda yaşayanlar.Her şeyin değeri bir başkaymış.İnsanlar gerçekten mutluymuş, kıt da olsa imkanları.Oysa şimdi öyle mi?Her köşe başında bir mutsuzluk bekliyor insanı.Çünkü önce vefa duygusunu  terketti insan, ardından saygısını ...onu kıymet bilmek takip etti...ve belki de sevmeyi unuttu insan...

Ben kocaman bir ailenin çocuğu değildim.Vardı dayılarım, halalarım, amcalarım, tezyelerim, nenem, dedem.Ama uzaklardaydık onlardan.Ama komşu teyzelerim vardı, komşu amcalarım...onlarda benim ailemdi.Bir apartman, bir mahalle...İşte size kocaman bir aile.

Bayramlar vardı o zamanlar...öyle bayramlar ki anlatmaya sözcükler yetmez.Pür telaş hazırlıklarla başlardı herşey.Adı hatırlamaktı, hatırlanmaktı.Elimize tutuşturulan mendilin içindeki bayram harçlığıydı çocuk yüreğimizde.

Şimdilerde hepimiz için tatil fırsatı bayramlar.Artık telefonla bile geçiştirmeye gerek görmediğimiz bayram tebrikleri asılı kaldı eski zamanlarda.Tıpkı benim gibi.

Artık  mendil veren teyzeler kalmadı.Mendili hazır olsa bile kapısını çalanda kalmadı o teyzelerin.Zaman değişti, keşke değişen değerlerimiz olmasaydı.

Zaman dedim ya yazının başından beri, aslında zaman değil değişen.Değişen insanın ta kendisi.

Değişen insana inat... hepinize iyi bayramlar.

Yazar caferengigul.blogspot.com

22 Ekim 2012 Pazartesi

FIRINDA TAVUKLU MAKARNA

Bu gün güneşsiz ve serin bir sabaha merhaba dedik.Sarı yaz veda etmeye hazırlanıyor yavaştan.Sebzeler yerini bakliyatlara bırakmaya başladı sofralarda.Bu aralar benimde aklımda fırın makarna var.Evde tavuk pişmiş ve bir miktarda artmışsa, fırında tavuklu makarna olarak  masada yerini alır ertesi akşam.Kimse diyemez ben bir gün önce pişmiş yemeği yemem diye:)Herkes ayıla bayıla yer.Bende hızlıca bir öğünü daha kurtarmış ve israf etmemiş olurum.


Ancak epeydir artmıyor tavuk yemekleri.Ben mi az yapıyorum , yoksa birazcık porsiyonlarımız mı büyüdü bilemiyorum:) Ama canım fırında makarna yemek istiyor.İllede tavuk artacak diye beklemeye lüzum yok o zaman.Ama sizin de aklınızda bulunsun, belki bir gün işinize yarar.

Malzemeler

- 400 gr tavuk ( kemiksiz olsun yeter)
- 3 adet kırmızı biber
- 3 adet yeşil biber
- 2 diş sarımsak
- 2 yemek kaşığı zeytinyağı
- 2'şer dal taze kekik ve biberiye
- 1 çay kaşığı kimyon
- 1 çay kaşığı karabiber
- 1 çay kaşığı pul biber
- 1/ 4 demet maydanoz
- 1 paket makarna
- 200 gr krema veya süt
- üzerine serpmek için rendelenmiş kaşar peyniri



Yapılışı
  1. Derin bir tencereye makarna için 4-5 lt su koyup kaynamaya bırakın.
  2. Tavuğu pişirmek için tavayı ocağa yerleştirin ve ısıtın.Tava ısınınca zeytinyağını ekleyin.1-2 dk sonra julyen doğradığınız tavukları ve sarımsakları da ekleyin.
  3. Tavuk pişmeye yakın julyen doğradığınız biberleri tavaya alın 2 dk kadar pişirin.Ocağı kapatıp baharatları ilave edin.
  4. Tenceredeki su kaynayınca 1 tatlı kaşığı tuz atın ve makarnayı ekleyin.8 dk pişmesi için yeterli olacaktır.Makarna suyundan 1 su bardağı kadarını ayırıp süzün.
  5. Isıya dayanıklı bir kaba makarnanın 1/2 sini yerleştirin, üzerine tavuklu harcı yayın.Makarnanın diğer yarısıyla da tavuklu harcın üzerini kapatın.
  6. Derin bir kapta krema ile ayırmış olduğunuz makarna suyunu karıştırın ve makarnanın üzerine dökün.Rendelenmiş kaşar peynirini serpiştirip 180 dereceye ısıtılmış fırında üzeri kızarana kadar  (yaklaşık 15 dk)  pişirin.
  7. Dilimleyip servis yapın.Afiyet olsun.
Yazar caferengigul.blogspot.com

17 Ekim 2012 Çarşamba

AHTAPOTLU BULGUR PİLAVI

Ahtapot denizden yeni çıktı, taze mi taze...Bana da pişirmesi düştü.Hep haşlama yapacak değilim ya  bu seferde pilavını yapayım , bi değişiklik olsun değil mi:)

Malzemeler

- 1 adet ahtapot 
- 2 su bardağı bulgur
- 1/2 çay bardağı sıvı yağ
- 1 tatlı kaşığı tereyağı ( opsiyonel)
- karabiber, pul biber
- 2 su bardağı su


Yapılışı

  1. Ahtapotu ince ince doğrayın ve zeytinyağında soteleyin.Ahtapot epey su salacaktır ama pişerken de suyunu tamamen çekecektir.
  2. Ahtopotlar yumuşadığında bulgur ve tereyağını ilave edip kavurun.
  3. Baharatları ve suyu ekleyip tencerenin kapağını kapatın.Suyunu çekene kadar pişirin.Sıcak olarak servis yapın.Afiyet olsun.
Not: Bu tarifte tuz kullanmayın, çünkü ahtapot yeterince tuzlu.Ahtapotun yumuşak olması için yakalandıktan sonra mutlaka çarpılması gerekir.Dondurucuya atıp bekletmeninde etini yumuşattığı söylensede ben pek memnun kalmadım.

Yazar caferengigul.blogspot.com

8 Ekim 2012 Pazartesi

KADEHTE KREMALI ŞEFTALİ

Hayatta hep iyi , güzel şeyler olmuyor.Bazen de can sıkıcı, tatsız olaylar yaşanıyor.Yazık ki günümüz insanı için "saygı" sözcüğü anlamını yitirmiş durumda.Her şeyi hakkı ve her yaptığını doğru sanan bir nesil var karşımızda.Ben bu aralar sık sık umutsuzluğa kapılıyorum...yitirilen değerlerimiz ve öz saygınlığımız hakkında.Bu konu uzar gider.Ama Pazartesi yazısı bu; tatlı olmalı, iyi olmalı...Tıpkı fotoğraftaki gibi...:)


Malzemeler

- 3 adet şeftali
- 3-4 yemek kaşığı esmer şeker
- 1/2 tatlı kaşığı tarçın
- 6 adet kedi dili bisküvi
- 1 paket krem şanti
- 1 su bardağı soğuk süt
- üzeri için irice dövülmüş ceviz


Yapılışı
  1. Şeftalilerin kabukları soyun.İnce ince dilimleyip küçük bir tavaya alın.Toz şeker ve tarçını da ekleyip pişirin.Şeftaliler yumuşayıp suyunu bıraktığında ocağı kapatabilirsiniz.
  2. Mikserde toz krem şanti ve soğuk sütü çırpın.
  3. Her porsiyon için 1 adet kedi dili bisküvisini 3'e bölerek kadehin tabanına yerleştirin.Üzerine şeftalileri paylaştırın.Şeftalinin suyu kedi dili bisküvinin ıslanması için yeterli oluyor.
  4. Krem şantiyi de şeftalilerin üstüne eşit bir şekilde paylaştırıp soğuması için buzdolabına kaldırın.
  5. Servis yapmadan önce üzerine cevizleri serpiştirin.Aslında antep fıstığı daha güzel olur.Ama evde yoktu:)Ben biraz kadehlerin yüzüne renk gelsin diye erik-böğürtlen şerbeti döktüm.Dilerseniz sizde yapabilirsiniz.(Eğer evde şerbet yoksa kırmızı renkli bir reçelin de yardımını alabilirsiniz.)Afiyet olsun.

Bu tatlı işten eve geç gittiğim bir günün akşamına gelen misafirlerim için tasarlandı.Tamamen evde olan malzemelerle.Ama çok da leziz oldu.Krema yerine dondurma veya kaymak da kullanılabilir.Yaratıcılığınıza ve damak tadınıza kalmış her şey.

Güzel bir hafta dileğiyle...

1 Ekim 2012 Pazartesi

TAM BUĞDAY EKMEĞİ

Uzunca bir zamandır ekmek yapmadığımı düşünüyorum durmadan.Ve ekmek kokusu olmayınca evde sanki yaşam yokmuş gibi geliyor bana.Hep aklımda dönüp duruyor bu düşünce , eyleme geçemeden : ( Ta ki düne kadar...


Sonunda kolları sıvayıp unla mayayı buluşturuverdim dün.Ve ortaya yumuşak , mis kokulu, leziz mi leziz bu ekmek çıkıverdi.Belki denemek istersiniz.

Malzemeler

- 300 ml ılık su
- 30 ml zeytinyağı
- 350 gr tam buğday unu
- 150 gr beyaz un
- 1,5 tatlı kaşığı tuz
- 1 paket instant maya


Yapılışı

  1. Tam buğday unu, beyaz un, tuz ve mayayı yoğurma kabına alıp karıştırın.
  2. Kuru malzemelere ılık suyu ve zeytin yağını da ekleyip hamur toparlanana kadar yoğurun.Üzerini streçleyip mayalanmaya bırakın.
  3. Hamur iki katı kadar kabardığında yağlı kağıt serili fırın tepsisine istediğiniz şekli vererek yerleştirin.
  4. Hamurun üstüne fırça veya elinizle  su sürüp un serpiştirin.
  5. 200 dereceye ısıtılmış fırında 10 pişirin.Fırının sıcaklığını 190 dereceye düşürüp 10 dk daha pişirin.Ekmeğiniz hazır.Afiyet olsun.
Oh rahatladım artık...Çünkü mis gibi ekmek kokusu sardı her yanı:)

Yazar caferengigul.blogspot.com