26 Aralık 2012 Çarşamba

BILDIRCIN YAHNİ


Uzun zamandır aklımdaydı bıldırcın pişirmek.Daha önce bir kaç kez yemiştim, ama pek de beğenmemiştim.Hal böyle olunca bir kez olsun kendim pişirmek istedim.İyi ki de yapmışım.Çok lezzetli oldu.


Malzemeler

- 4 adet bıldırcın
- 2 adet soğan
- 2 diş sarımsak
- 1 su bardağı doğranmış domates
-  tuz, karabiber, kekik, kırmızı biber
- 2 yemek kaşığı zeytinyağı

Yapılışı
  1. Kalın tabanlı, tercihen döküm bir tencereyi ocağa yerleştirin , ısınmaya bırakın.
  2. Bıldırcınları yıkayıp kurulayın.Üzerlerine tuz ve karabiber serpin.
  3. Isınan tencereye zeytinyağını ekleyip 1 dk bekleyin ve bıldırcınları yerleştirin.Bıldırcınların her tarafını güzelce kızartın.Kızaran bıldırcınları bir tabağa çıkarın.
  4. Tencereye yarım halka şeklinde doğradığınız soğanları ekleyin , pembeleşene kadar kavurun.Bu arada sarımsakları bütün olarak ekleyin.
  5. Domates, kekik ve kırmızı biberi tencereye koyup kaynatın.Kızarmış bıldırcınları sosun içine yerleştirin.Gerekirse biraz su ekleyebilirsiniz.
  6. Tencerenin kapağı kapalı olacak şekilde, kısık ateşte 20 dk kadar pişirin.Sıcak servis yapın.
Not:Bu tarife 2 adet yeşil biber de eklenebilir.


Yazar caferengigul.blogspot.com

19 Aralık 2012 Çarşamba

KESTANELİ MİNİ MİNİ KEK

Mutfaktan her geçişimde gözümün içine bakan bir kase kestane...sonu kalmış bir parça çikolata...ve mis gibi yeni pişmiş sütün yanında ne yesem , ne yesem düşünceleri....
Sonuç....karyoka tadında mini mini kekler.Daha ne isterim ki.


Malzemeler
- 3 yumurta
- 1 + 1/3 su bardak toz şeker
- 1/2 su bardağı sıvı yağ
- 1/2 su bardağı süt
- 250 gr haşlanmış kestane
- 150 gr bitter çikolata
- 1 + 1/2 su bardağı un
- 2 çorba kaşığı kakao
- 1 paket kabartma tozu
- 1 paket vanilya


Yapılışı

  1. Öncelikle çikolatayı benmari usulü erimeye bırakın.Akışkan ve pürüzsüz bir kıvamı olana kadar arada karıştırıp eritin.
  2. Haşlanmış kestanelerin dış ve iç kabuklarını soyun.Blendır yardımıyla püre haline getirin.
  3. Yumurta ve şekeri mikserde krema kıvamına gelene kadar çırpın.Sıvı yağ ve sütü ekleyerek çırpmaya devam edin.
  4. Püre haline getirdiğiniz kestaneleri yumurtalı karışıma ekleyip güzelce karıştırın.
  5. Un, kabartma tozu, vanilya ve kakaoyu eledikten sonra sıvı karışıma ekleyip çırpın.
  6. Erimiş ve biraz soğutulmuş çikolatayı da karışıma ekleyip hızlıca çırpın.
  7. Ben bir kısmını minik  kalıplara boşalttım, kalanını da evde bulunan orta boy dilimli kek kalıbıma aktardım.
  8. Önceden 180 dereceye ısıtılmış fırında minik kalıplar için 15 dk, normal kek kalıpları için 35 dk pişme süresi yeterlidir.



İsterseniz benim gibi bir fincan sütle, isterseniz çayla ya da kahveyle kestaneli kekinizi afiyetle tüketin efendim.Ama mutlaka kendiniz için bir keyif molasında yapın bunu:)
Yazar caferengigul.blogspot.com

10 Aralık 2012 Pazartesi

FOTOĞRAFLARLA BİR HAFTA

Yazacak çok tarif ve söyleyecek çok söz birikti.Ancak bağlantı sorunu yaşıyorum bir süredir.Bir an önce sorun çözülse ve bende bir yandan birikmiş yazılarımı yayınlasam, bir yandan yeni yazılar oluştursam ve sizlerin kapısını çalıp neler yapmışsınız bir bakabilsem.

Ben bu arada neler mi yaptım? İşte kısa bir fotoğraf turu sizin için...


Önce dağ bayır gezip bu güzelliklerden topladım bol bol.Yıkayıp kuruladım ve sordum ne olmak istersiniz ?


Bir kısmı çığlık çığlığa reçel olmak istedi.


Bir kısmı çıtır hamurun üstünde dinlenmek...


Bir kısmı da hamura karışmak istedi.Hepsi bir başka güzel oldu.


Malum kış geldi, sobalar yandı.Üstünde ekmek bile yapıldı.Ev de bir koku...duyan geldi, tadan doyamadı:)


Hamur çoktu bir parça da fırına atıldı, ateş tuğlası üzerinde...


Fırından çıkan ekmekten iki dilim kesildi.Arasına Bergama tulumu ve tere yerleştirilip kendime has bir tost yapıldı.


Her ne kadar kış gelmiş olsa da burası Bodrum...Cumartesi kahvaltısı denize karşı balkon sefasıyla şenlendi.
....
....
Şimdi ben bu satırları yazarken ofisimde gök delindi sanki.Bir gün bahara kaçar Bodrum' un havası, bir gün yağmura...

Herkese çok mutlu bir hafta...Bana da kesintisiz bir bağlantı dileğiyle:)

3 Aralık 2012 Pazartesi

PORTAKALLI KURABİYE

Yılın son ayına da geldik yine göz açıp kapayana kadar.Yılın son ayı, ışıltılı ayı, şenlikli ayı...ama en çok da kurabiyeli ayı. O zaman gelsin mi şöyle en güzellerinden ve en bayatlamazlarından bir kurabiye tarifi.


Malzemeler

- 115 gr ( 1/2 su bardağı) tereyağı
- 50 gr ( 4 yemek kaşığı) şeker
- 2 portakalın kabuğu 
- 175 gr ( 1.5 su bardağı ) un

Yapılışı
  1. Oda sıcaklığına getirdiğiniz tereyağını küp küp doğrayın ve şekerle birlikte krema kıvamını alana kadar çırpın.
  2. İnce rendelenmiş 2 portakalın kabuğunu ekleyip çırpmaya devam edin.
  3. Unu azar azar ekleyerek hamuru top haline gelene kadar yoğurun.
  4. Elde ettiğiniz hamuru hafif unladığınız bir yüzeyde yaklaşık 1 cm kalınlığa ulaşana kadar merdane ile açın.
  5. Açtığınız hamuru bıçakla uzun ve dar çubuklar oluşturacak şekilde kesin.Üzerlerine biraz şeker serpiştirip fırın tepsisine yerleştirin.
  6. Bir çatal yardımıyla kurabiyelerin üzerine delikler açın. Önceden 190 dereceye ısıtılmış fırında  yaklaşık 20 dk ( üzeri altın sarısı renk alana kadar) pişirin.
Ben bu kurabiyeleri kahveye çok yakıştırdım.Hava geçirmeyen bir kapta 2-3 hafta kadar tazeliğini koruması da en sevdiğim yanı.

Bol kurabiyeli bir ay dileğiyle:)


19 Kasım 2012 Pazartesi

bEn bU aRaLaR



Bazıları hiç delirmez
ben, bazen koltuğun arkasında
3-4 gün boyunca yattığım olur
orda bulurlar beni
melaikeymiş derler
sonra gırtlağımdan aşağı
şarap döküp göğsümü ovarlar
yağ serperler üzerime
sonra kükreyerek kalkarım
atıp, tutar köpürürüm
onlara ve evrene küfreder
bahçeye kadar kovalarım
sonra kendimi çok iyi hisseder
tost ve yumurtanın başına otururum
bir şarkı mırıldanıp
aniden
pembe besili bir balina gibi
sevimli olurum
bazıları hiç delirmez
ne korkunç hayat sürüyorlardır
allah bilir.
              BUKOWSKİ

Yazar caferengigul.blogspot.com

13 Kasım 2012 Salı

SARIMSAKLI TAVUK

Epey zaman olmuş tarif eklemiyeli.Mutfak çalışıyor oysaki.Ama işte elim bir türlü ermedi.Biraz da iki arada bir derede  yazmak istemedim.Ben keyif almalıyım ki yazarken, sizlerde bunu hissedebilmelisiniz.Eve geç gelinmiş bir akşam kendiliğinden oluştu bu tarif; yapması keyifli, yemesi keyifli ve tabiki paylaşmasıda bir o kadar keyifli.Umarım sizlerde bir gün yaparsınız ve benimle paylaşırsınız.Eh bu kadar girizgah yeterli sanırım.Hadi buyrun tarife bakalım.


Malzemeler

- 800 gr tavuk but ( kemiksiz )
- 4-5 diş sarımsak
- 1 tatlı kaşığı karabiber
- 1 tatlı kaşığı pul biber
- bir tutam deniz tuzu
- 1 çay kaşığı gram masala
- 2 yemek kaşığı zeytinyağı
- 2 yemek kaşığı balsamik sirke
- 2 adet yeşil soğan
- 3-4 adet yeşil biber


Yapılışı
  1. Derin bir kaba zeytinyağı, balsamik sirke ve tüm baharatları koyup karıştırın.
  2. Tavuk etlerini güzelce dövün ve ince ince doğrayın.
  3. Doğramış olduğunuz tavukları sosla buluşturup,karıştırın ve buzdolabına kaldırın.En az 30 dk. marine edin.
  4. Wok tavayı kızdırın.Tavukları sosuyla birlikte tavaya alın.Yüksek ateşte tavukları soteleyin.
  5. İnce verevler şeklinde doğradığınız biberleri ekleyip 5 dk sonra ocağı kapatın.
  6. Servisten önce ince ince doğradığınız taze soğanları ekleyin ve üzerine zeytinyağı gezdirin.Afiyet olsun.
Yazar caferengigul.blogspot.com


5 Kasım 2012 Pazartesi

KİME NE...

Kasım ayındayız takvime bakarsak.Ama doğa bahara uyanıyor sanki.Hava öyle güzeldi ki hafta sonu; kimi denize girerek, kimi piknik yaparak ve kimi de bizim gibi yürüyüşe çıkarak değerlendirdi.


Bir an olsun hayal edin; Şu ağaçlarda bir hamak kurulu ve siz hamaktaki şanslı kişisiniz.İster kitap okuyun, ister şekerleyin :) İster yürüyüşe çıkıp fotoğraftaki mis kokulu çiçekle selamlaşın.


İster tembellik deyin adına, ister keyif yapmak...Kime ne.


Güneşi batırın; bir yudum sıcak çay eşliğinde ya da bir kadeh şarapla...Tercih sizin.


Son yudumu da içip, atlayın teknenize canınız nereye isterse oraya.İster bir avuç hüzünle, ister bir yürek dolusu mutlulukla.

29 Ekim 2012 Pazartesi




Yazar caferengigul.blogspot.com

24 Ekim 2012 Çarşamba

NEREDE O ESKİ...


 
 Ben aslında kendimi hiç zamanımızın insanı olarak hissetmedim.Aklım hep eski zamanlarda takılı.Ne şanslıymış o zamanlarda yaşayanlar.Her şeyin değeri bir başkaymış.İnsanlar gerçekten mutluymuş, kıt da olsa imkanları.Oysa şimdi öyle mi?Her köşe başında bir mutsuzluk bekliyor insanı.Çünkü önce vefa duygusunu  terketti insan, ardından saygısını ...onu kıymet bilmek takip etti...ve belki de sevmeyi unuttu insan...

Ben kocaman bir ailenin çocuğu değildim.Vardı dayılarım, halalarım, amcalarım, tezyelerim, nenem, dedem.Ama uzaklardaydık onlardan.Ama komşu teyzelerim vardı, komşu amcalarım...onlarda benim ailemdi.Bir apartman, bir mahalle...İşte size kocaman bir aile.

Bayramlar vardı o zamanlar...öyle bayramlar ki anlatmaya sözcükler yetmez.Pür telaş hazırlıklarla başlardı herşey.Adı hatırlamaktı, hatırlanmaktı.Elimize tutuşturulan mendilin içindeki bayram harçlığıydı çocuk yüreğimizde.

Şimdilerde hepimiz için tatil fırsatı bayramlar.Artık telefonla bile geçiştirmeye gerek görmediğimiz bayram tebrikleri asılı kaldı eski zamanlarda.Tıpkı benim gibi.

Artık  mendil veren teyzeler kalmadı.Mendili hazır olsa bile kapısını çalanda kalmadı o teyzelerin.Zaman değişti, keşke değişen değerlerimiz olmasaydı.

Zaman dedim ya yazının başından beri, aslında zaman değil değişen.Değişen insanın ta kendisi.

Değişen insana inat... hepinize iyi bayramlar.

Yazar caferengigul.blogspot.com

22 Ekim 2012 Pazartesi

FIRINDA TAVUKLU MAKARNA

Bu gün güneşsiz ve serin bir sabaha merhaba dedik.Sarı yaz veda etmeye hazırlanıyor yavaştan.Sebzeler yerini bakliyatlara bırakmaya başladı sofralarda.Bu aralar benimde aklımda fırın makarna var.Evde tavuk pişmiş ve bir miktarda artmışsa, fırında tavuklu makarna olarak  masada yerini alır ertesi akşam.Kimse diyemez ben bir gün önce pişmiş yemeği yemem diye:)Herkes ayıla bayıla yer.Bende hızlıca bir öğünü daha kurtarmış ve israf etmemiş olurum.


Ancak epeydir artmıyor tavuk yemekleri.Ben mi az yapıyorum , yoksa birazcık porsiyonlarımız mı büyüdü bilemiyorum:) Ama canım fırında makarna yemek istiyor.İllede tavuk artacak diye beklemeye lüzum yok o zaman.Ama sizin de aklınızda bulunsun, belki bir gün işinize yarar.

Malzemeler

- 400 gr tavuk ( kemiksiz olsun yeter)
- 3 adet kırmızı biber
- 3 adet yeşil biber
- 2 diş sarımsak
- 2 yemek kaşığı zeytinyağı
- 2'şer dal taze kekik ve biberiye
- 1 çay kaşığı kimyon
- 1 çay kaşığı karabiber
- 1 çay kaşığı pul biber
- 1/ 4 demet maydanoz
- 1 paket makarna
- 200 gr krema veya süt
- üzerine serpmek için rendelenmiş kaşar peyniri



Yapılışı
  1. Derin bir tencereye makarna için 4-5 lt su koyup kaynamaya bırakın.
  2. Tavuğu pişirmek için tavayı ocağa yerleştirin ve ısıtın.Tava ısınınca zeytinyağını ekleyin.1-2 dk sonra julyen doğradığınız tavukları ve sarımsakları da ekleyin.
  3. Tavuk pişmeye yakın julyen doğradığınız biberleri tavaya alın 2 dk kadar pişirin.Ocağı kapatıp baharatları ilave edin.
  4. Tenceredeki su kaynayınca 1 tatlı kaşığı tuz atın ve makarnayı ekleyin.8 dk pişmesi için yeterli olacaktır.Makarna suyundan 1 su bardağı kadarını ayırıp süzün.
  5. Isıya dayanıklı bir kaba makarnanın 1/2 sini yerleştirin, üzerine tavuklu harcı yayın.Makarnanın diğer yarısıyla da tavuklu harcın üzerini kapatın.
  6. Derin bir kapta krema ile ayırmış olduğunuz makarna suyunu karıştırın ve makarnanın üzerine dökün.Rendelenmiş kaşar peynirini serpiştirip 180 dereceye ısıtılmış fırında üzeri kızarana kadar  (yaklaşık 15 dk)  pişirin.
  7. Dilimleyip servis yapın.Afiyet olsun.
Yazar caferengigul.blogspot.com

17 Ekim 2012 Çarşamba

AHTAPOTLU BULGUR PİLAVI

Ahtapot denizden yeni çıktı, taze mi taze...Bana da pişirmesi düştü.Hep haşlama yapacak değilim ya  bu seferde pilavını yapayım , bi değişiklik olsun değil mi:)

Malzemeler

- 1 adet ahtapot 
- 2 su bardağı bulgur
- 1/2 çay bardağı sıvı yağ
- 1 tatlı kaşığı tereyağı ( opsiyonel)
- karabiber, pul biber
- 2 su bardağı su


Yapılışı

  1. Ahtapotu ince ince doğrayın ve zeytinyağında soteleyin.Ahtapot epey su salacaktır ama pişerken de suyunu tamamen çekecektir.
  2. Ahtopotlar yumuşadığında bulgur ve tereyağını ilave edip kavurun.
  3. Baharatları ve suyu ekleyip tencerenin kapağını kapatın.Suyunu çekene kadar pişirin.Sıcak olarak servis yapın.Afiyet olsun.
Not: Bu tarifte tuz kullanmayın, çünkü ahtapot yeterince tuzlu.Ahtapotun yumuşak olması için yakalandıktan sonra mutlaka çarpılması gerekir.Dondurucuya atıp bekletmeninde etini yumuşattığı söylensede ben pek memnun kalmadım.

Yazar caferengigul.blogspot.com

8 Ekim 2012 Pazartesi

KADEHTE KREMALI ŞEFTALİ

Hayatta hep iyi , güzel şeyler olmuyor.Bazen de can sıkıcı, tatsız olaylar yaşanıyor.Yazık ki günümüz insanı için "saygı" sözcüğü anlamını yitirmiş durumda.Her şeyi hakkı ve her yaptığını doğru sanan bir nesil var karşımızda.Ben bu aralar sık sık umutsuzluğa kapılıyorum...yitirilen değerlerimiz ve öz saygınlığımız hakkında.Bu konu uzar gider.Ama Pazartesi yazısı bu; tatlı olmalı, iyi olmalı...Tıpkı fotoğraftaki gibi...:)


Malzemeler

- 3 adet şeftali
- 3-4 yemek kaşığı esmer şeker
- 1/2 tatlı kaşığı tarçın
- 6 adet kedi dili bisküvi
- 1 paket krem şanti
- 1 su bardağı soğuk süt
- üzeri için irice dövülmüş ceviz


Yapılışı
  1. Şeftalilerin kabukları soyun.İnce ince dilimleyip küçük bir tavaya alın.Toz şeker ve tarçını da ekleyip pişirin.Şeftaliler yumuşayıp suyunu bıraktığında ocağı kapatabilirsiniz.
  2. Mikserde toz krem şanti ve soğuk sütü çırpın.
  3. Her porsiyon için 1 adet kedi dili bisküvisini 3'e bölerek kadehin tabanına yerleştirin.Üzerine şeftalileri paylaştırın.Şeftalinin suyu kedi dili bisküvinin ıslanması için yeterli oluyor.
  4. Krem şantiyi de şeftalilerin üstüne eşit bir şekilde paylaştırıp soğuması için buzdolabına kaldırın.
  5. Servis yapmadan önce üzerine cevizleri serpiştirin.Aslında antep fıstığı daha güzel olur.Ama evde yoktu:)Ben biraz kadehlerin yüzüne renk gelsin diye erik-böğürtlen şerbeti döktüm.Dilerseniz sizde yapabilirsiniz.(Eğer evde şerbet yoksa kırmızı renkli bir reçelin de yardımını alabilirsiniz.)Afiyet olsun.

Bu tatlı işten eve geç gittiğim bir günün akşamına gelen misafirlerim için tasarlandı.Tamamen evde olan malzemelerle.Ama çok da leziz oldu.Krema yerine dondurma veya kaymak da kullanılabilir.Yaratıcılığınıza ve damak tadınıza kalmış her şey.

Güzel bir hafta dileğiyle...

1 Ekim 2012 Pazartesi

TAM BUĞDAY EKMEĞİ

Uzunca bir zamandır ekmek yapmadığımı düşünüyorum durmadan.Ve ekmek kokusu olmayınca evde sanki yaşam yokmuş gibi geliyor bana.Hep aklımda dönüp duruyor bu düşünce , eyleme geçemeden : ( Ta ki düne kadar...


Sonunda kolları sıvayıp unla mayayı buluşturuverdim dün.Ve ortaya yumuşak , mis kokulu, leziz mi leziz bu ekmek çıkıverdi.Belki denemek istersiniz.

Malzemeler

- 300 ml ılık su
- 30 ml zeytinyağı
- 350 gr tam buğday unu
- 150 gr beyaz un
- 1,5 tatlı kaşığı tuz
- 1 paket instant maya


Yapılışı

  1. Tam buğday unu, beyaz un, tuz ve mayayı yoğurma kabına alıp karıştırın.
  2. Kuru malzemelere ılık suyu ve zeytin yağını da ekleyip hamur toparlanana kadar yoğurun.Üzerini streçleyip mayalanmaya bırakın.
  3. Hamur iki katı kadar kabardığında yağlı kağıt serili fırın tepsisine istediğiniz şekli vererek yerleştirin.
  4. Hamurun üstüne fırça veya elinizle  su sürüp un serpiştirin.
  5. 200 dereceye ısıtılmış fırında 10 pişirin.Fırının sıcaklığını 190 dereceye düşürüp 10 dk daha pişirin.Ekmeğiniz hazır.Afiyet olsun.
Oh rahatladım artık...Çünkü mis gibi ekmek kokusu sardı her yanı:)

Yazar caferengigul.blogspot.com

25 Eylül 2012 Salı

ARMUTLU ALT-ÜST KEKİ

Mevsim kışa dönerken, bir fincan çayın eşlikçisi kek kokuları sarıyor evimi...


Havalar soğuyunca evde geçen zamanın artmasından mıdır, yoksa iştahımızın artmasından mıdır bilemiyorum ; daha bir fazla çalışır fırın mutfakta...Birbirinden güzel kekler ve kurabiyeler de sıra sıra dizilir masanın üstüne.Tükendikçe yerine yenileri eklenir beklemeden, bekletmeden:)

Malzemeler

- 3 yumurta
- 15 gr tereyağı
- 1/2 su bardağı sıvı yağ
- 1/2 su bardağı esmer şeker
- 1.5 su bardağı toz şeker
- 1/2 su bardağı süt
- 2,5 su bardağı un
- vanilya
- kabartma tozu
- 2 adet armut

Yapılışı
  1. Armutların kabukları soyun, çekirdeklerini çıkarın ve ince ince doğrayın.
  2. Esmer şeker ve tereyağını tavada eritin.Dilimlediğiniz armutları ekleyip 5 dk kadar pişirin.
  3. Yağlı kağıt serdiğiniz kek kalıbına pişirmiş olduğunuz armut dilimlerini yerleştirin.
  4. Yumurta ve toz şekeri mikserle kabarana kadar çırpın.Süt, sıvı yağ ve vanilyayı ekleyip karıştırın.
  5. Elenmiş un ve kabartma tozunu sıvı malzemeye ekleyip homojen bir karışım elde edene kadar karıştırın.
  6. Hamuru daha önceden hazırladığınız armutların üzerine dökün.180 dereceye ısıtılmış fırında 40 dk kadar pişirin.
  7. Süre sonunda keki fırından çıkarın. 5 dk bekledikten sonra ters çevirerek servis tabağına alın.Afiyet olsun.
NOT: Bu tarifi yemek dergilerinin birinden yazmıştım defterime, ama hangisi olduğunu not düşmemişim.

Yazar caferengigul.blogspot.com

19 Eylül 2012 Çarşamba

PIRASALI BÖREK



Artık bir tarif eklemek gerek değil mi?Yapması keyifli, yemesi çok daha keyifli bir börek bu; çıtır çıtır, leziz mi, leziz.Hadi o zaman başlayalım hemen..

Malzemeler

- 3 su bardağı un
- 1 su bardağı su
- 1 yumurta
- 1 tatlı kaşığı tuz

İç harcı için:

- 1 bağ pırasa
- 1.5 su bardağı çökelek
- 3 yemek kaşığı zeytinyağı
- 1 yumurta
- tuz, karabiber, pul biber

Üzeri için:

- 1 yumurtanın sarısı
- 1 tatlı kaşığı fındık yağı

Ayrıca yufkaların arasına sürmek için eritilmiş tereyağı


Yapılışı

1.  Hamuru için un, yumurta, su ve tuzu bir kapta yoğurun.Ele yapışmayan bir hamur elde etmelisiniz.Üzerini örtüp 30 dk dinlenmeye bırakın.
2.  Hamur dinlenirken güzelce temizlenmiş pırasaları ince ince doğrayıp zeytinyağında kavurun.Baharatları ilave edip ılımaya bırakın.Ilıyınca yumurta ve peyniri ekleyip karıştırın.
3.  Hamuru 12 bezeye ayırın.Her bir bezeyi tatlı tabağı büyüklüğünde açın.


4.  Aralarına erimiş tereyağı sürerek 6 hamuru üst üste yerleştirin.Tepsiden bir miktar taşacak şekilde açın.


5.  Yağlanmış fırın tepsisine hamuru yerleştirip pırasalı harcı güzelce yayın.


6.  Diğer 6 bezeyi de aynı şekilde hazırlayın ve harcın üstüne yerleştirin.Kenarlardan sarkan hamurları da böreğin üstünde toplayın.


7.  Üzerine yumurta sarısı ve fındık yağını karıştırıp sürün.180 dereceye ısıtılmış fırında kızarana kadar pişirin.Ilık olarak servis yapın.Afiyet olsun.


Fırından yeni çıkmış çıtır çıtır börek, tarladan yeni toplanmış eksik taneli ama lezzeti bambaşka haşlanmış mısırlar...Ve acelece hazırlanmış bir akşam sofrası.Daha ne olsun:)

Yazar caferengigul.blogspot.com

HAYAT...

Şöyle bir durup aynada yüzüme bakmayalı ne çok olmuş...Kaç saat, kaç gün geçmiş bu sayfalara uğramayalı...Hayat çok garip deneyimlerle dolu, anlayabilmek önemli olan.Belki de bazen... şöyle bir kenara çekilip her şeye kayıtsız kalabilmek!Ve yeniden başlayabilmek:)


Yazar caferengigul.blogspot.com

12 Eylül 2012 Çarşamba

YENİDEN BAŞLAMALI

Yazar caferengigul.blogspot.com

27 Temmuz 2012 Cuma

HUZUR


Şarkı olmuş masal...Duygu, biraz duygu...biraz deniz, biraz uyku...bütün isteğim buydu... Tüm isteğim biraz huzur.Kaçmak vaktidir Bodrum'dan...

Huzur..


güneş daha doğmadan uyanmak...




sahilin sesini dinlemek ...sadece deniz ve taşların fısıltıları...


Yeni doğan güneşe merhaba demek ...sessiz sözcüklerle.


mavi beyaz masaların asaletiyle, sade ama lezzetli bir kahvaltı yapmak.


baharat kokulu sıcacık köy ekmeğinin eşliğinde.


Şezlonglardan birine uzanıp tüm gün kitap okumak , denize girmek ve uyumak ...Dış dünyayla olan tüm iletişimi koparıp ben olmak.


yüzmek, yüzmek, yüzmek...
Yazar caferengigul.blogspot.com

1 Temmuz 2012 Pazar

YALIKAVAK PALMARİNA BİLLİONAİRE CLUB REZALETİ

Saat gecenin 4'ü....Ve Yalıkavak' taki bir çok insan gibi bende uyuyamıyorum.Sebep mi?

YALIKAVAK PALMARİNA BİLLİONAİRE CLUB....

Çünkü şu anda evim disko gibi (benden uzaklığı 3 km, yakınındakileri düşünemiyorum bile ) sayelerinde.

Zabıta, jandarma... hiç bir şey yapamıyor.İki dk için ses kısılıyor sonrasında aynen devam.

Bi de bunlar iyi işletmeciler...süper işletmeler...

Tek kelimeyle REZALET.

Açıldıkları günden beri Yalıkavak' ı cehenneme çevirdiler.

Müthiş yatırımmış...Yalıkavak' a faydası varmış...Çok güzelmiş...Süpermiş...

Hepsi boş laf.

Bulunduğu yerdeki halka saygısı yok bu işletmenin.

Yalıkavağı mahvettiler.

Sözüm size arkadaşlar sakın ola ki bulunduğunuz beldeye faydası olur diye bu firmaların yer satın

almasına ya da işletme kurmasına fırsat vermeyin.Çünkü sonrası tam bir terbiyesizlik.

Eğlence adasıymış....Tam bir saygısızlık adası...

Bir çok işletme gürültü kısıtlamasına uyarken buranın dokunulmazlığı nedir anlamak mümkün değil... 

YALIKAVAK PALMARİNA BİLLİONAİRE CLUB....Tek kelimeyle REZALET.


Yazar caferengigul.blogspot.com

29 Haziran 2012 Cuma

PATLICAN KAVURMA

Akşam iş dönüşü minik bahçeme baktım şöyle bi, neler olmuş diye.Aslında niyetim öğünü hızlıca akşam kahvaltısıyla geçiştirip,kitap okumaya vakit ayırmaktı.Ta ki patlıcanlar bana göz kırpmaya başlayana kadar.


Her şey bir anda değişti.Kendimi yukarıdaki fotoğrafı çekerken buldum.Sonrası malum:)


Tam yaz yemeği, oldukça hafif ve leziz.Geçelim mi tarife?

Malzemeler

- 1/2 kg patlıcan
- 5-6 adet yeşil biber
- 2-3 adet kırmızı biber
- 1 adet kuru soğan ( büyükçe)
- 1-2 adet domates
- zeytinyağı
- tuz, karabiber, pul biber


Yapılışı

  1. Tavayı güzelce kızdırıp zeytinyağını dökün.
  2. Yemeklik doğradığınız soğanları tavaya alın ve renkleri dönene kadar kavurun.
  3. Soğanlar kavrulurken alacalı soyduğunuz patlıcanları minik küpler halinde doğrayın ve soğanların üzerine yayın.
  4. Biberleri de doğrayıp tavaya ekleyin.
  5. Domateslerin kabuklarını soyun, küp küp doğrayın ve kavrulmakta olan sebzelerin üzerine alın.
  6. Baharatlarını ekleyip kapağı kapalı olarak kısık ateşte patlıcanlar yumuşayana kadar pişirin.Ilık olarak servis yapın.Afiyet olsun.
Üstüne tatlı olarak;


bu güzelim erikleri topladık bahçeden, bir kaç da armut. Mis gibi kokulu kokulu.


Birer erikte siz alın , çekinmeyin.Şöyle kokusunu içinize çeke çeke o güzelim tadına varın.

Mutlu hafta sonları... hepimize:)

Yazar caferengigul.blogspot.com