30 Haziran 2016 Perşembe

GÜZEL GÜNLER GÖRECEĞİZ


Nasıl bir kaos, nasıl bir vahşet bu yaşadıklarımız anlamak ve anlatabilmek imkansız.Yaşanan acı öyle büyük , öyle büyük ki kelimeler ufalıp yok oluyor.Acı unutulmuyor, korku büyütülüyor ve umut hep var.Tam ayağa kalkıyoruz yeni bir bomba, yeni bir saldırı, ölen masum insanlar, arkada kalan feryat figan aileler ve hala yerinde oturabilen siyasiler.Üç beş saçma sapan lakırdı, bomboş bakışlar ve ayrılamadıkları koltukları.Bu ülke insanını koruyamıyor, bu topraklar kana bulanıyor üç beş şerefsizin cebi dolsun, egosu tatmin olsun diye.Lanet olsun bu işe sebep olanlara ve çözüm üretemeyen yetkililere,tüm bu başarısızlığa rağmen makamını terk etmeyenlere.


Ben yine de inanmak istiyorum Nazım Hikmet'in dizelerine; yoksa nefes alamam."güzel günler göreceğiz ,güneşli günler...inanın."

20 Haziran 2016 Pazartesi

ÇİLEKLİ KEK


Son yazımı 4 Mayıs tarihinde paylaşmışım.Yani hayatımı altüst eden gün.Muhtemelen herşey o keyifli yazıyı paylaştıktan sonra olmuştur.Oysa ben ne kadar da mutluydum.Elbette hayatımda olumsuzluklar, terslikler oluyordu ama kendimi bu tersliklere kaptırmamayı ve hayatın tadını çıkarmayı başarıyordum.Kızdığım, alındığım anlarda oluyordu ama mazur görmeyi ya da belkide farkında olmadan yapmışlardır demeyi başarıyordum.Hoş bu bir başarı mı yoksa taviz vermek mi tartışılır.Ama ben yoluma devam ediyordum.

Herşey 5 Mayıs günü küçük bir operasyon geçirmemle başladı.Çünkü süprizdi, beklenmeyendi ve 2 yıldır düzenli gittiğim doktorumun görmediğiydi. 4 Mayıs günü gittiğim farklı bir doktor hemen yarın ameliyat dedi ve karar verildi.Önce  anlık bir tereddüt yaşadım ama olmalıydı , beklemek sadece süreci uzatmaktı. Herşey yolunda gitti ve sonuçlarda temiz çıktı şükürler olsun.Ama kırgınlığım tam da bu noktada başladı.Yıllarca yanlarında olduğum insanlar, dertlerini kendi derdim bilip çözümlemelerine yardımcı olduğum eş-dost-akrabalar, her türlü imkanımı uğruna harcadıklarım, değer verdiklerim, ailem bildiklerim, canım dediklerim ....bir geçmiş olsunu çok gördüler.Değil 5 dk uğramak; arayıp kendilerinin ihtiyaçlarını gidermemi istediler...Çok üzüldüm, çok ama çok kırıldım.Kendime ne çok kızdım.Kabullenemedim ve bir türlü hazmedemedim. Herşey koca bir yalanmış ne acı.İnsanlar bencilleşmiş, duyarsızlaşmış ne fena."Vefa" ölmüş , yası bile tutulmadan.Toplumsal çürüme dedikleri tam da bu olsa gerek. Blogda yazdım mı hatırlamıyorum ama ben 2010 - 2012 yılları arasında kıyametin koptuğuna inanıyorum.Yoksa bugün dünya olarak, ülke olarak , mahalle ya da aile ,birey olarak bunları, yani yaşıyor olduğumuz bu kaosu aşmış olurduk.Eskiden herşey çok farklıydı.İnsanlar ve toplumlar yaşanan olaylara karşı duyarlıydı oysa şimdi öylemi...

Kafamın içinde dönüp durdu günlerce olup bitenler ve benim düze çıkmam zor oldu bu sefer.Hayata , insanlara bakış açım değişti. 11 Haziran doğum günümdü ve ben artık bir karar vermeliydim.Hayatıma gereksiz yere girmiş tüm canlıları, bana sadece yük olanları, hep kendini anlatanları, kendini birşey sananları, kara cahil olduğu halde ben bilirimcileri, durmadan bize ait birşeyleri isteyenleri ve bunu kendilerinde hak görenleri hayatımdan çıkarmalıydım.Hayır tüm bu davranışların altında benim birşey anlamadığımı düşünüyor olmaları ve hala ve hala ve hala istemeye fütursuzca devam edebiliyor olmaları sizce de fazlasıyla ironik değil mi?

"Hayat öğretir" demişti yıllar önce sevdiğim bir büyüğüm.Evet hayat öğretiyor insana, artık durması gerektiğini ve sepetinde taşığı (gönüllü taşıdığı) fazlalıkları atması gerektiğini.İnsanlara yardım etmenin çok güzel olduğunu ama bir süre sonra insanların bunu kötüye kullandığını ve artık buna dur demeniz gerektiğini.Oysa bana doğduğum andan beri öğretilen paylaşmanın, alçakgönüllülüğün, yardımseverliğin birer erdem olduğuydu.Evet hala öyle düşünüyorum.Çünkü beni ben yapanlar bunlar.Ama işte incecik bir ayrım var ki onu anlamam için bunları yaşamam gerekiyormuş.

Şimdi günler sonra buradan, tam da bu noktadan baktığımda sadece teşekkür ediyorum onlara; bana nefes almam ve gereksiz yüklerimden kurtulmam için fırsat yarattıkları için.En çok da " öğrettikleri "
için.Tüm bu sürede bana en büyük , en büyük , en büyük desteği veren canım eşim Adem' e teşekkür ediyorum.Asla karşımda olduğunu hissetmedim, hep yanımdaydı hatta zaman zaman arkamdan ittiren de oydu karar verebilmem için ve tabiki Özdemir Bey.Arada tatsız şeyler yaşasam da biliyorum çok şanslıyım.Çünkü hayatıma dokunabilen güzel insanlar var ve ben artık sadece hakedenin hayatına dokunup, yükünü hafifletmeliyim biliyorum.Ve Cemal Süreya' nın dediği gibi

"Hayat kısa
                 kuşlar uçuyor."

Ne çok konuştum değil mi?Artık ağzımızı tatlandırma zamanı geldi de geçiyor bile:)


Malzemeler
- 3 yumurta 
- 1 su bardağı toz şeker
- 3 yemek kaşığı sıcak su
- 1 yemek kaşığı vanilya ekstratı
- 2 yemek kaşığı labne
- 1/2 su bardağı sıvı yağ
- 1 kase doğranmış çilek
- 1+ 1/2 yemek kaşığı buğday nişastası
- un
- kabartma tozu


Yapılışı
  1. Yumurta ve şekeri mikserin yüksek hızında 5 dk kadar çırpın.
  2. Sıcak suyu ekleyip düşük devirde çırpmaya devam edin.
  3. Sıvı  yağı, vanilyayı ve labne peynirini ekleyin.
  4. Un, kabartma tozu ve nişastayı ekleyin.Unu yavaş yavaş ekleyin.Kek hamurunu ne kadar akışkan tutarsanız o kadar yumuşak kekeler elde edersiniz.
  5. Mikseri durdurup doğramış olduğunuz çilekleri kek hamuruna ekleyin ve spatula yardımıyla karıştırın.Kek hamurunu yağlanmış kek kalıbına aktarın.
  6. Önceden 180 dereye ısıtılmış fırında 30 dk pişirin.
  7. Süre sonunda 5 dk tezgahın üstünde beklettiğiniz keki kalıptan çıkarın ve soğuyunca servis yapın.İsterseniz üstüne pudra şekeri serperek veya krema sürerek servis yapabilirsiniz.Afiyet olsun.



Evde olanlarla doğaçlama yapılmış , pandispanya kıvamında nefis çilek kokulu bir kek oldu.Çilekler tükenmeden denemelisiniz.Ağız tadınızın yerinde olacağı bir hafta dileğiyle.
 caferengigul.blogspot.com