28 Mayıs 2012 Pazartesi

PAZAR KAHVALTISI

Bu gün sizleri çok ama çok güzel bir yere götürmek istiyorum.Ben pazar sabahımı bu incelikli mekanda geçirdim.Ne keyifti ama.


Ruhunuzu dinlendirmeye, gözünüzü bayram ettirmeye ve midenizi şenlendirmeye bu kapıdan giriyorsunuz efendim.


Burası tıpkı bir masal diyarı ; gözünüzün gördüğü her yer çiçek,  küçük dokunuşlarla iki hanım masalı gerçeğe   çevirmiş.




Bence detayları bu denli özenilerek hazırlanmış bir mekanın lezzeti en az görseli kadar güzeldir.Ya sizce?


Kahvaltı masasından bir görüntü.Ama sanmayın ki hepsi bu.Ben yemekten çoğunu çekmeyi unutmuşum.Neyse bir gün sizlerinde yolu Yalıkavak'a düşerse , kendi gözlerinizle görürsünüz benim anlatamadıklarımı.


Bu sofrada görmüş olduğunuz zeytinler, reçeller, kurabiyeler,...el yapımı efendim.Öyle gidip marketlerden alınıp süslenip önünüze koyulmuyorlar, benden söylemesi:)


Tazecik zeytinyağlı yaprak sarma...


Soframıza çıtırtısıyla birlikte geliveren su böreği...


Bu tabaktakiler de zamanında bahçeden toplanmış ve reçele dönüşmüşler:)




Biz kahvaltımızı yaparken altta fotoğrafını göreceğiniz ocakta kızartılan biberler...Daha neler neler...



Bodrum da kahvaltı bazlamasız yapılmaz...Sıcacık bazlama, mis kokulu köy tereyağıyla buluşunca değmeyin keyfime:)


Zeytinyağında pişmiş yumurta, tabiki bol limonlu ve tabiki Bodrum usulü...



Her bir detayın özenle hazırlanmış olduğu bu masal bahçesinde kahvaltınızı yapmak isterseniz :


Bilgiler fotoğraftaki kartta mevcut efendim.



Mutlu, güzelliklerle dolu bir hafta dileğiyle.

23 Mayıs 2012 Çarşamba

PALAMUT ŞİŞ

Şimdi, şu anda, yazıya başlarken, neden balığın denizden çıkmış halini fotoğraflamadım diye hayıflanıyorum doğrusu.Bu balık ağlara takılmış ve yakalayan kardeş bizimle paylaşmayı uygun bulmuş.Ne enfes bir hediye.Çünkü bu palamut; beyaz palamut:) Yani...bence...palamutların kralı.

Palamutu fileto hazırlayıp, irice küpler halinde doğradık.



Sonra sakız ağacı dallarından hazırlamış olduğumuz şişlere dizdik.


Mangalı yakıp, şişleri üzerine yerleştirdik.


Onlar pişerken domates, soğan ve maydanozu doğradık.


Genişçe bir tabakta balıklarla harmanladık.En âlâsından zeytinyağı ve dalından kopardığımız limonla yemeğimizi tamamladık.


Eh yanına rakıyı arkadaş etmeseydik hem Bodrum küserdi bize , hem de palamut.Lezzete ve sağlığa deyip; happur huppur, happur huppur ( minyatür hanımın tabiri) yedik afiyetle.Bu güzelim manzara eşliğinde.


NOT: Yazımda çoğul ifade kullanmamın nedeni benim eşime yardım ediyor oluşumdandır.Bu yemeğin ustası o, yardımcısı bendim  :)

Yazar caferengigul.blogspot.com

14 Mayıs 2012 Pazartesi

ZAMAN MI DURDU ?

Blogda zaman 9 Nisan' da takılıp kalmış.Sanki hayat durmuş.Sahi durdu mu hayat , takvimden yaprakların gün be gün eksilmesine inat.

Hızlı geçen günler, hayat rutinimin bozulması ve elimin klavyenin tuşlarına dokunmak istemeyişi...Aslında duran hayat değil...ruhum durdu sanki...sanki bir yorgunluk çöktü üzerime...bir tembellik hali...boşvermişlik...bahar mı tüm bunların sorumlusu yoksa?Eh bir açıklaması yoksa ruhun durgunluğunun, günah keçisi hazır beklemekte bahçenin bir köşesinde: bahar yorgunluğu kisvesinde:).Her durumun bir açıklaması olsun isteyen insan özelliğime inat, yok işte bazı durumların bir sebebi.Dünya saatinin hızla akışına inat, donakaldı ruh saatim.


yağmurlar yağdı... aklım damlalara takıldı, süzülüp aktı...


Bulut oldum , dışından baktım zamana...


Tül kanatlarını yüreğim saydım.Baktım, baktım, bakakaldım.


Hanımelinin kokusuydu ruhumu canlandıran belki de, kimbilir...


Ve bana sıkı sıkı sarılan şero, canıımm.


Çiçek kokulu ve mutlu bir haftaya merhaba : ) .