Herşey bir üst satırda yazdığım 5 harfli kelimede gizli.Tüm olanlar, olmayı bekleyenler ve asla olmayacak olanlar bu kadar küçük bir kelimenin içindeler.
2016 benim için çok kötü bir seneydi.
Bitti mi?
Herşeyi geride bırakmak istedim 2016 zamanı 2017 ye devrederken.Yeni bir sene , defter sayfalarının üstüne yazılacak yeni bir tarih, yeni umutlar, yeniden gülümseee...
Yapabildim mi?
Daha ilk günden haberler kararttı içimi.Yani genelde ve özelde kötü giden bir olaylar döngüsü.
Oysa...
Bir çokları gibi "hayat işte" diyebilseydim benim için her şey eeeen başından daha kolay olacaktı.
Ağrılar, sızılar, düşünceler, hedefler, iğneler, ilaçlar, ben ne yapıyorumlar ve narkoz.Sanırım tüm bu süreçte en güzeli "kolunda hafif bir uyuşma hissettiğinde uyumuş olacaksın" cümlesini duymadan önce ağzımda beliren o tat ve pufff.
"Hayatla hesap olmaz"mış.Keşke her şey matematik ve mühendislik kadar kesin olsa.
2+2=4 bakın ne kadar güzel, kesin ve net.
Ama tıp öyle mi...Ne yaparsan yap hep bi ihtimal, hep bi belirsizlik, hep bi "biz elimizden geleni yaptık ,gerisini bekleyip göreceğiz" hali.
yani kısaca "hayat" işte.
Gülhan'ın hayatla imtihanı!
Ve hayatımın en acı haberini aldığım gün.
Bodrum'dan Nazilli'ye telefonu kapatıp gidişim.
Babam, canım.
Bodrum'dan Nazilli'ye telefonu kapatıp gidişim.
Babam, canım.
Neymiş; en zoru yaptığın hesapların tutmaması değil "çaresizlik"miş. En değerlinin bir hastane odasında tüm acısına rağmen seni gördüğünde aydınlan gözleri ve gülümsemesiymiş.
Beklemek zormuş, bir doktorun ameliyatı yapmayı kabul etmesini beklemek, hastanede yatak boşalmasını beklemek, ameliyat gününü beklemek, koridorlarda profesörü beklemek...
Günler süren belirsizlik ve çaresizlik duygusu...İnanın bana bunu anlatacak kelime yok.
Babam
bir kere "ah" demedi
bir kere "canım yanıyor" demedi
yüzündeki o gülümsemesi hiç kaybolmadı
hep "şükür" dedi
ama bir kere , bir an
bana ölüm gibi gelen bir an
" 3 gün yatak 4.gün toprak" dedi eski insanların bilgeliği ile.
canımı aldı.
Babam
kuvvetliydi
şanslıydı
inatçıydı.
6 aydan önce ayağa kalkamaz diyenlere cevabı 1 ayın sonunda koltuk değnekleriyle ayağa kalkmak oldu.
Onun ilk adımı atarken gözlerinde gördüklerimi, heyecanını asla unutmayacağım.
Sonrası zaten sırayla tek değneğe geçiş, evden çıkış, markete gidiş ...ve evine (Nazilli'ye) dönüş.
Babamın en büyük şansı Prof.Dr. Şevki Öner Şavk'ın (her ne kadar benden ve sorularımdan bıkmış olsa da ) ameliyatını yapmış olmasıydı.Kendisine müteşekkiriz.
Babamı bu kadar kısa sürede ayağa kaldıran sevgili Fizyoterapistimiz Ergun Kanat ; ne diyebilirim ki hakkınız büyük.Aydın 'dan Bodrum'a üşenmeden geldi babam için.Babamın Ergun Beyin geleceği günlerde ki mutluluğu anlatılır gibi değildi.Sonsuz teşekkürler sevgili Ergun Bey.
Ve bugün babam ameliyat olalı tam 6 ay oldu.Annem hep sağlam durdu, dimdik ve sakin.
Hiç geçmeyecek sandığım günler geride kaldı.Ben çok değiştim.Büyük acılar , büyük korkular geride kaldı babamın her adımında.Kendime bir söz verdim : "hayat çok anlık be Gülhan, anı ıskalama ve sadece mutlu ol.Sevdiklerin yanında ve sağlıklıysa boşver her şeyi gül gülebildiğin kadar.Hayat bu kadar işte."
Tüm bunlar geride kalmış ve hayat olağan akışına dönmüşken bir gece acilde açtık gözümüzü.Doktorlar eşime gerekli ilk müdahaleyi yapıp tansiyonu düşürdüler ve bir süre sonra eve gönderdiler.Sabahında tekrarlayan burun kanamasıyla tekrar acil ve hastaneye yatış.Bunlarda geride kaldı.
Sonra ne mi oldu bende bitmeyen bir yorgunluk hissi, uyuyamama ve uyanamama durumları...Hiçbir şeyin yolunda gitmediği ve gitmeyeceği hissi, kullandığım ilaçlara bağlı gelişen ağrılar, ağrılar ...Kendime verdiğim sözü hatırlatmama rağmen bir türlü toparlanamama hali.Bitmek tükenmek bilmeyen bir yorgunluk.Akşam yastığa başımı koyduğumda aklıma gelen hastane günleri ...
O kadar kısa ki hayat ne hırsa kapılmaya gerek var, ne de kalp kırmaya vakit.En mühimi de gereksiz ne varsa sepetimizde atmak gerek.Hayatımızda işgalci durumunda ne varsa çıkarıp atmak gerek.Onları atarken daha sıkı sarılmalı zor zamanlarda elimizi bırakmayanlara.
Hayat işte...
Hepi topu 5 harften oluşan bir kelimeden ibaret tüm yaşadıklarımız.
Acılar, sevinçler, kırgınlıklar, mutluluklar, üzüntüler...
Hesap edemiyoruz başımıza gelecekleri, ön gösterimi yok ki önlem alalım.Oluyor işte sadece "an"da oluyor.Bazıları hayat işte deyip kabulleniyor.Bazıları da benim gibi düşünüyor, hesaplar yapıyor, önlemler almaya çalışıyor aklınca.
Ama işte yine olacağına varıyor her şey.
Oysa ben küçük , küçücük şeylerden büyük mutluluklar yaratan biriydim. Blogu takip edenler bilir.Ama doğruyu söylemek gerekirse hep planlı, programlıydım ve hiç aksaklık yaşamamıştım.Ne diyelim hayatımla ilgili en büyük planımda tüm hesaplarımı bertaraf etti evren, tanrı ya da her ne ise.
Bazı konular hesap kaldırmıyormuş maalesef.
Şimdi kabullenmem gerek hayatı olduğu gibi.
Hayat işte deyip geçmem.
Akışına bırakmam.
Evet yine hesaplar yapmalıyım,
planlar yapmalıyım,
hedefler koymalıyım.
Ama "hayat" faktörünü de unutmamalıyım.
Çünkü hayat ne matematik
ne de bir mühendislik disiplini.
Çünkü hayat disiplinler arası bir yaklaşımın bile üstünde.
Çünkü "hayat" işte.
Yazar H.Gülhan Öz Özer
caferengigul.blogspot.com
Tüm bunlar geride kalmış ve hayat olağan akışına dönmüşken bir gece acilde açtık gözümüzü.Doktorlar eşime gerekli ilk müdahaleyi yapıp tansiyonu düşürdüler ve bir süre sonra eve gönderdiler.Sabahında tekrarlayan burun kanamasıyla tekrar acil ve hastaneye yatış.Bunlarda geride kaldı.
Sonra ne mi oldu bende bitmeyen bir yorgunluk hissi, uyuyamama ve uyanamama durumları...Hiçbir şeyin yolunda gitmediği ve gitmeyeceği hissi, kullandığım ilaçlara bağlı gelişen ağrılar, ağrılar ...Kendime verdiğim sözü hatırlatmama rağmen bir türlü toparlanamama hali.Bitmek tükenmek bilmeyen bir yorgunluk.Akşam yastığa başımı koyduğumda aklıma gelen hastane günleri ...
O kadar kısa ki hayat ne hırsa kapılmaya gerek var, ne de kalp kırmaya vakit.En mühimi de gereksiz ne varsa sepetimizde atmak gerek.Hayatımızda işgalci durumunda ne varsa çıkarıp atmak gerek.Onları atarken daha sıkı sarılmalı zor zamanlarda elimizi bırakmayanlara.
Hayat işte...
Hepi topu 5 harften oluşan bir kelimeden ibaret tüm yaşadıklarımız.
Acılar, sevinçler, kırgınlıklar, mutluluklar, üzüntüler...
Hesap edemiyoruz başımıza gelecekleri, ön gösterimi yok ki önlem alalım.Oluyor işte sadece "an"da oluyor.Bazıları hayat işte deyip kabulleniyor.Bazıları da benim gibi düşünüyor, hesaplar yapıyor, önlemler almaya çalışıyor aklınca.
Ama işte yine olacağına varıyor her şey.
Oysa ben küçük , küçücük şeylerden büyük mutluluklar yaratan biriydim. Blogu takip edenler bilir.Ama doğruyu söylemek gerekirse hep planlı, programlıydım ve hiç aksaklık yaşamamıştım.Ne diyelim hayatımla ilgili en büyük planımda tüm hesaplarımı bertaraf etti evren, tanrı ya da her ne ise.
Bazı konular hesap kaldırmıyormuş maalesef.
Şimdi kabullenmem gerek hayatı olduğu gibi.
Hayat işte deyip geçmem.
Akışına bırakmam.
Evet yine hesaplar yapmalıyım,
planlar yapmalıyım,
hedefler koymalıyım.
Ama "hayat" faktörünü de unutmamalıyım.
Çünkü hayat ne matematik
ne de bir mühendislik disiplini.
Çünkü hayat disiplinler arası bir yaklaşımın bile üstünde.
Çünkü "hayat" işte.
Yazar H.Gülhan Öz Özer
caferengigul.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder