27 Ocak 2015 Salı

DİVRİĞİ PİLAVI


Çok zengin bir yemek kültürümüz olduğu yadsınamaz bir gerçek değil mi? Basit bir pirinç yemeği olan pilav bile yöreden yöreye çeşitlilik gösteriyor. Daha da önemlisi bir şölen yemeğine dönüşüyor. Eskiden olduğu gibi günümüzde de her evde pilav pişiyor. Ama insan çalışarak modernleştikçe evde yapılan yemekler olabildiğince sadeleşip, basitleşiyor. Yine de arada sırada da olsa kültürümüzün içinde yer alan yemekleri yapmayı ihmal etmeyelim. Aile büyüklerinin bilgilerinin onlarla birlikte kaybolmasına izin vermeyelim.

Divriği pilavını  televizyonda Sivas'ı tanıtan bir programda görmüştüm ilk defa.Henüz oralara gitmişliğim , bu güzel pilavı yerinde , usta ellerden tatmışlığım yok. Kitaplardan ve internetten ulaşabildiğim tarifleri inceleyerek yaptığım bu pilavı biz çok sevdik. cafe Rengigül arşivinde bulunmazsa ayıp olurdu.


Malzemeler

- 1 kilo kuşbaşı et
- 2 adet soğan
- 1 su bardağı badem
- 1 su bardağı nohut ( haşlanmış )
- 1 su bardağı pirinç
- 1 su bardağı kuru üzüm
- 2 su bardağı su
- tuz, karabiber, yenibahar
- 5 çorba kaşığı tereyağı

Yapılışı

  1. Tabanı kalın bir tencereye ( tercihen bakır ) yemeklik doğradığınız soğanları koyun.Üzerine eti ve 4 çorba kaşığı tereyağını yerleştirip kapağı kapalı olacak şekilde kısık ateşte pişirin.
  2. Sıcak suda yarım saat beklettiğiniz bademlerin kabuklarını soyun ve kurulayın.Ayrı bir tavaya 1 çorba kaşığı tereyağını ve bademleri ekleyip kavurun.Bademlerin rengi değişince ocağı kapatın.
  3. Üzümleri  ve pirinci yıkayıp süzün.
  4. Etler kavrulup yumuşadığında sırasıyla üzerine badem, nohut, üzüm ve baharatları ekleyip karıştırın.Son olarak pirinci ve suyu ekleyip pişirin.Pilav suyunu çektiğinde ocağı kapatın.
  5. Pilavı karıştırıp bir servis tabağına alabileceğiniz gibi genişçe bir tabağı tencerenin üstüne kapatıp, ters çevirerek de servis yapabilirsiniz.Afiyet olsun.
Yazar caferengigul.blogspot.com

16 Ocak 2015 Cuma

TERBİYELİ SULU KÖFTE


Biz küçükken çok yapardı canım annem bu çorbayı.Aslında çorba mı , yemek mi tartışılır .Soğuk Konya günlerinde ne iyi olurdu.Ellerimiz ayaklarımız kar oynamaktan buz gibi olmuş eve geldiğimizde bir kase sulu köfte bizi beklerdi.Bol limon sıkardı annem ve biz kaşık kaşık yemelere doyamazdık.Ama parmak uçlarımıza kadar ısıtırdı bizi bu çorba.Belki bu soğuk günlerde sizde denemek istersiniz.


Malzemeler
- 400 gr kıyma
- 1 adet büyük boy soğan
- 1/2 kahve fincanı pirinç
- 2 adet havuç
- 1 adet patates
- 1/4 demet maydanoz
- 2 çorba kaşığı tereyağı
- 2 çorba kaşığı un
- 7 su bardağı su
- tuz, karabiber


Yapılışı


  1. Geniş bir kaseye aldığınız kıymanın üzerine rendelenmiş soğanı, yıkanmış pirinci, kıyılmış maydanozun yarısını, tuz ve karabiberi ekleyerek yoğurun.
  2. Hazırlamış olduğunuz harçtan fındık büyüklüğünde parçalar koparıp, yuvarlayarak şekil verin.Köfteleri hafifçe unladığınız bir tabağa koyup tabağı sallayarak unun her tarafa bulanmasını sağlayın.
  3. Havuçları ve patatesi küp küp doğrayın.
  4. Tereyağını bir tencereye alın, eriyince havucu ekleyin ve 2-3 dk kavurun.Doğradığınız patatesleride tencereye alın ve biraz kavurduktan sonra 2 yemek kaşığı unu ekleyin.Rengi hafif değişene kadar kavurmaya devam edin.
  5. Un kavrulduğunda yavaş yavaş suyu ekleyin.Topaklanmaması için devamlı karıştırmalısınız.
  6. Tenceredeki malzemeler kaynadığında köfteleri ekleyin ve kaynayana kadar ara sıra karıştırarak pişirmeye devam edin.Kaynadıktan 10 dk sonra ocağı kapatın ve kalan maydanozları ekleyip servis yapın.Afiyet olsun.
Not:Havuç ve patatesi kavurduğum sırada 2 dal kereviz de eklediğim olur bu köfteye.Kereviz seviyorsanız denemelisiniz, çok yakışıyor.

Güzel geçsin hafta sonumuz:)
Yazar caferengigul.blogspot.com

12 Ocak 2015 Pazartesi

GÜL REÇELİ


Birkaç gün önce sabah bu güzeller güzeli, mis kokulu gülleri yardımcım bana getirmiş.Nasıl güzel bir hediye , ne büyük mutluluk.Bunlar "has gül"  ya da bir diğer adıyla "Isparta gülü" diye bilinen güller.Eminim bir çoğunuz biliyorsunuzdur.Ama ben kısaca yazayım ; özellikle Isparta'da yetişiyor bu mis kokulu, kokusu dünyalara nam salmış gül.Ama bazen  yolculuğa çıkıyor uzak şehirlere ve tutunuyor inatla toprağa.Yakınınından bir yerlerden geçtiğiniz anda kokusu geliyor burnunuza.Öyle güzel bir koku ki; bir tebessüm peyda oluyor yüzünüzde ve içiniz mutlulukla doluyor. Isparta'lı bu güzel gülden neler yapmıyor ki...reçeli, lokumu, gül suyu, kremi, sabunu, yağı....ve aklıma şu an gelmeyen daha birçok mis kokulu ürün.Sanırım Haziran ayının başında gül festivali yapılıyor Isparta'da.Bence mutlaka görülmeli.Tüm şehir gül kokuyor:)


Bir avuç gül geldi bana ve beraberinde ne anılar canlandı.Anılara sarılıp bir reçel denemesi yapıldı.Az olduğundan mı, mutluluk getirdiğinden mi bilinmez, çok ama çok güzel oldu bu reçel. Paylaşmasam  olmazdı, tüm  güller  küserdi  bana ...  Ne güllerin hatırı kalsın, ne de sadece bende saklı kalsın...Gülhan' dan bir de gül reçeli tarifi olsun cafe Rengigül' ünde, adımıza yakışır.



Malzemeler

- 30 gr gül yaprağı
- 100 gr şeker
- 50 ml su
- 1 tatlı kaşığı limon suyu


Yapılışı
  1. Güllerin pembe ( taç yaprak ) yapraklarını gövdeden ayırıp güzelce yıkayın ve suyunu iyice süzün.
  2. Reçeli yapacağınız tencereye gül yapraklarının bir kısmını serpiştirin, üstüne de şekerin bir kısmını serpiştirin.Elinizdeki gül ve şeker bitene kadar bu şekilde tencereye malzemeyi yerleştirin.
  3. Tencerenin kapağını kapatın. 1 gece ( şekerler eriyene kadar ) bu şekilde bekletin.
  4. Ertesi gün elinizle gül ve şekeri biraz ovun.Ama kesinlikle gülleri zedelemeyin.Suyunu ekleyip kaynayana kadar ara sıra karıştırın.
  5. Reçel kıvama geldiğinde limon suyunu ekleyip bir taşım kaynatın.Ocağı kapatın.
  6. Reçeli koyacağınız kavanozu ve kapağını 3-4 dk kaynatın.Reçel sıcakken kavanoza koyup kapağını sıkıca kapatın.Kavanozu ters çevirip 1 gece bekletin. O kapağı açtığınızda mutluluk yayılacak mis gibi gül kokusuyla ve sizin payınıza hayallere dalmak düşecek.Tıpkı benim şu an yaptığım gibi:)



Mis kokulu bir hafta olsun hepimiz için.

Yazar caferengigul.blogspot.com

7 Ocak 2015 Çarşamba

HELLE AŞI


2015 'in ilk tarifi çorba oldu, havalar bu kadar soğuyunca.Malum soğuk algınlığı kol geziyor ortalıkta .Bende son 1 haftadır savaş halindeyim mikroplarla.Biliyorum vücudumda olduklarını ama yenilmemek için elimden geleni yapıyorum.Bakalım kim galip gelecek.

Karadeniz bölgesinde içeriği yer yer değişiklik göstererek sıkça yapılan  bir çorbaymış kendileri.Bu haliyle genelde Çorum'da hastalar için yapılırmış. Samsun'a doğru mercimek yerine pirinç kullanılarak yapılırmış.Sivaslılar ise içine kıyma ekleyerek yaparmış.Bir çorbanın yöreye göre ya da belki ihtiyaca, eldeki malzemeye göre farklı yorumlarını yapmış ülkemin güzel kadınları.Ben en basit halini yazıyorum ve çeşitlendirmeyi size bırakıyorum.

  
Malzemeler
- 1/2 su bardağı yeşil mercimek
- 7 su bardağı su
- 2/3 su bardağı un
- tuz
- 1 yemek kaşığı kuru nane
- 1/2 tatlı kaşığı kırmızı biber ( tercihen az acı)

Yapılışı
  1. Mercimeği yıkayıp suyun tamamıyla birlikte tencereye alın.Mercimekler pişene kadar kaynatın.Yaklaşık 30 dk kadar sürüyor.
  2. Tereyağını ayrı bir tavaya alıp eritin.Eriyen tereyağına unu ekleyin ve rengi sararana kadar kavurup ocağı kapatın.
  3. Kavrulmuş olan una nane, kırmızı biber ve tuzu ekleyip karıştırın.Azar azar mercimekli sudan ekleyerek devamlı karıştırın.Unlu karışım pürüzsüz bir kıvama gelince mercimekli suyun tamamını ekleyip karıştırın.Kıvamı koyu gelirse sıcak su ilavesi yapabilirsiniz.
  4. Çorbayı ocağa koyup kaynayana kadar karıştırarak pişirin.Kaynadıktan sonra 10 dk daha pişirip servis yapın.Afiyet olsun.
Not:Ben bu çorbaya sarımsağı çok yakıştırdım.Eğer şifa niyetine yapıp içecekseniz sizde mutlaka 2 diş sarımsak rendeleyip servis yapın.Sağlıklı günler.
Yazar caferengigul.blogspot.com